HAZIRLAYAN: SEVCAN TAMER
FOTOĞRAF: EMRE CANBULAT 

Urfa’da ilk sordukları şu olurmuş “Ağam kebapçı mısın, sanatçı mısın?” diye.                                   

İşte ikisi de sanat eseri sayılacak hünere sahip bir şehrin hikâyesi bu: Şanlıurfa.
Evet, sevgili okurlar, bizim ilimizse yöresel hemşerilerimizin renk renk yelpazeleriyle süslenerek kendisini ülkesine sevdirmiş bir şehir: İzmit.

Burada ülkenin her köşesinden ilimize göçmüş, yöresel kimlikleri olan insanlar ve dolayısıyla gelenekler, tatlar, zengin sofra kültürleri eşliğinde bizleri mutlu ediyor. İşte ben o lezzetler diyarına gittim ve adeta Urfa’yı her zenginliğiyle yaşadım. Tolga’yla yapmamız gereken bir röportaj için buluştuk. Orada işimiz bitmek üzereyken Tolga,  “Anne, seni bırakmayacağım. Buradan sonra da bir çekimimiz var. Bak, çok beğeneceksin. Yeni açıldı. Urfa Ocakbaşı Restoran. Adı da çok ilginç, 1863” dedi. Önce “Tolgacığım, benim işim vardı” falan dediysem de kurtulamadım. Neyse ki 1863 Ocakbaşı Restoran evime çok yakındı. Hemen çarşı içinde, yani Şahabettin Bilgisu Caddesi’nde açılmıştı.

BURAM BURAM URFA KOKAN OTANTİK BİR MEKÂN

Restorana gittiğimizde bekleniyorduk. Çalışan ekip bizi nazik bir şekilde karşıladı. Ben etrafı incelemeye koyulmuştum. Bina iki katlı taş bina, buram buram Urfa kokan, otantik bir mekândı. İki katı da müşterilerine hizmet vermeye yönelik dizayn edilmişti. Ben etrafı incelemeyi sürdürürken Urfalı şef, bize hazırlayacağı kebapların ön hazırlığını yapmaya başlamıştı. Hatta bu arada teşhire sunulacak yiyecekler zahmetli, kim bilir ne zaman yapılır diye de düşünüyordum.

HALİL İBRAHİM SOFRASI

Kısa bir süre sonra masa donatılmaya başlandı. Aman Allah’ım. Urfa türü ikramlar art arda geliyordu. Bu güzel sunumun başı olan Urfalı şef, yaptığının farkında olduğunu anlayacağımız bir tavırla masayı süslerken, bize caka satmayı da ihmal etmiyordu. Kısa sürede masaya yirmi çeşit kebap ağırlıklı yiyecekler geldi. Ardından da orada tatmış olduğum nefis şıllık tatlısı. Tam resimler çekilirken restoranın sahibi Emrullah Karakaya koşarak geldi. Bizlerden geç kaldığı için tek tek af dileyerek mazeretini anlattı. Sonraysa ideallerini... Çok sevilen ve her anlamda hakkıyla hizmet vermesini arzuladığı bir restoran olsun arzusundaydı. Tüm heyecanıyla “Burası Urfa’nın bir deyimi olan Halil İbrahim Sofrası olsun istiyorum. Nimeti ve bereketi bol bir restoran olacak” diyordu. Genç patron besbelli titiz ve kuralcıydı. Ancak çekimden sonra yaptığımız kalite kontrol sonrasında hiç de haksız değildi. Kebaplar, etler, ciğer, diğer yöresel yiyecekler oldukça lezzetliydi.

O sırada restoranın idari sorumlusu olduğunu öğrendiğimiz bir beyefendi geldi. Afiyet olsun dilekleriyle kendisini tanıttı ve istenirse biraz bilgi verebileceğini söyledi. Bizlere tam bir tipik Urfalıyı yaşatan Halil Altun Bey’in sohbetine diyecek yoktu doğrusu. Hemen aklıma gelen şu oldu. Şanlıurfa’nın kebabı, fıstığı, lahmacunu, ciğeri, tatlıları ve diğer özel yiyecekleri kadar, insanlarının espri gücü,  hazırcevaplığı, keskin zekâsı da yemeklerindeki kadar usta işi. 

URFAYA GİTMEDEN URFAYI YAŞAYIN

Halil Bey, restoranın adının 1863 olmasının, restore ederek açtıkları bu binanın yaşına istinaden konduğunu anlattı. Sonra yaptıkları etüt sonucu İzmit’te böyle bir yöresel yeme içme mekânına oldukça ihtiyaç duyulduğunu, bu vesileyle büyük bir eksiği giderdiklerini söyledi. Ustalarının Urfa’dan özel seçildiğini ve müşterilerin memnuniyetini kendi ağızlarından duymanın mutluluk verici olduğunu anlattı. “İzmitlilerin Urfa’ya gitmelerine ne gerek var? Bilet paralarını bize versinler ve 1863 Ocakbaşı’nda Urfa’yı yaşasınlar” diye devam etti. Bu ayın 15’inde sıra geceli resmi bir açılış yapacaklarmış. Daha sonraysa on beş günde bir aynı coşkuyla sıra geceleri düzenlenecekmiş. 

HAFİF TADIYLA ŞILLIK TATLISINI DENEYİN

Kendisine çok ilgimi çeken şıllık tatlısını sordum. Çünkü bu ilde künefe artık kendisini aştı ama şıllık tatlısını herkesin bildiğini sanmıyordum. Önce şıllığın asıl manasını öğrendik. Vallahi Halil Bey’in söylediğine göre şıllık “hafif” demekmiş. Tatlıda çok hafif ve baymayan bir tat olduğundan adına şıllık tatlısı demişler. Ben yedikten sonra adının ne olduğuyla değil, lezzetiyle daha çok ilgilendim doğrusu.

URFA KAHVESİ MIRRA

Onu bunu bilmem ama tat çok güzeldi gerçekten. İncecik krep, kaymak, ceviz ve şerbet... Üstüneyse fıstık dökülerek ikram edilen leziz bir tatlı. En son ne geldi dersiniz? Kahve. Yani bizim söylemimizle kahve Urfalılarca Mırra. Kendisine has tadı olan mırra, Urfa için çok özel yeri olan bir içecekmiş. Eğer seviyorsanız kaçırmayın diyebilirim.

Evet efendim. İlimizde bizleri zenginleştiren, ağzımıza nefis tatlar sunan diğer işletmecilerimiz gibi bu kardeşlerimiz de iddialı. Ne mutlu bizlere ki güzel ülkemizin her köşesinden vatandaşlarımızın en özel yanlarına sahibiz ve onlarla bu güzel birlik ve beraberliği kucaklayacağız. Tabii ki ağzımızın tatları daim olması inancı ve arzusuyla...

Hoş geldin 1863 Ocakbaşı.          

İLETİŞİM

Adres: Ömerağa Mahallesi, Şehabettin Bilgisu Caddesi No: 86/101 İzmit KOCAELİ

T: 0 532 260 18 63