Evet.. Bu ilin gerçek değerlerinden birisi sevgili bestekar, mevlithan, hafız Amir ATEŞ. Onunla sohbet etmek, anılarını dinlemek büyük bir ayrıcalık. Geçen hafta Abdullah Köktürk başkanın kitap imza gününde bir araya geldik. Kendisi ülkeye mâl olsa da, bu toprağın çocuğu... Aynı zamanda benim aile dostum. Babamla çok özel bir dostluğu vardı. Onu görünce geçmişe döndüm birdenbire. Amir hocamı bulmuşken kaçırmak olur mu. Beni asla kırmayacağından emin olduğum için köşede duran büyük bir çiçekle kaplı saksının altındaki koltuklarda muhabbeti koyulaştırdık. Vee; bu muhabbet sonunda işte bu röportaja dönüşüverdi. Sizlere ne kadar anlatabilirim ancak, Amir Ateş hocam hakkında merak ettiğiniz çok şey olduğunu bildiğimden zevkle yazmaya çalışacağım. Uzun yıllar Türk sanat musikisine binlerce eserle hayat vermiş. Dillerden düşmeyen şarkıların babası olmuş. Hatta ülkede en çok esere sahip olduğu konusunda iddialı ölümsüz bir deha.

Sorduğunuzda şöyle anlatıyor kendisini...                                              

“Amir ATEŞ Allah’ın 1942 yılında Kandıra doğumlu bir garibidir. Kandıra’nın sonradan adının Esentepe olarak değiştirilen aslı “Nefsiyadeş” olan köyde doğdum. Hafızlığa baya küçük yaşta başladım. Daha sonra 13-14 yaşlarında iyi bir eğitim alarak hafızlığımı ilerletmek için İstanbul’a geldim. İstanbul’da çok önemli ve tanınmış hocalardan, ilim adamlarından eğitim aldım ve bu yıllarda musikinin ne olduğunu, vazgeçilmez tadını öğrendim. Bir daha da asla kopmadım. Sevgim ve bağlılığım her gün biraz daha büyüdü. Bu günlere bestelerimle büyüyerek geldim. Şu anda 2000 den fazla bestem var. Daha da olacak Sevcan kızım...”                                         

Peki hocam siz öncelikle hafız olarak girmişsiniz bu mecraya. Musikiye geçmende bir sorun yaşamadın mı.?                                                                                                                                                                               A. Ateş: Bak Sevcan hanım kızım... Zaten musiki olmadan hafız olmak mümkün değil. Eskiden musiki denince şarkı, türkü sanılırdı. Aslında musiki engin bir denizdir. Yeter ki üslubu ve duruşu ses güzelliğin önünde tutabilmeyi başarabilmek. Zaten aile olarak kıymetli babam Hafız Vehbi Efendi, o senelerde hakka yürümüştü. Bu durumu onunla paylaşamadım. Benim musikideki yükselişime tanıklık edemedi ne yazık ki.                                                                                                         

Hocam, size “Şarkıların Son Hafızı” da diyorlar. 2000’den fazla muhteşem eserleriniz var. Bu besteleriniz TRT de seslendirildi mi? Böyle bir sıkıntı yaşadığınızı duydum.                                                                                                                                A. Ateş: Ah işte hayatta beni üzen bir meseleye temas ettin. Benim hiç TRT’de görevim olmadı. Bu durum benim dezavantajım oldu sanırım. Eserlerimin sadece 40 – 50 tanesi dönüyordu orada. Çoğu seslendirilmedi. Daha sonra ben repertuar üyesi oldum ve biraz daha rahat hareket edebildim şarkı seçimlerinde. 80’li - 90’lı yıllarda pek çok televizyon kanalı için kendi adımızı taşıyan koromuzla beraber televizyon programları düzenledik. Ülkenin birçok farklı bölgesinde adımıza saygı konserleri de düzenlendi. Hepsine çok teşekkür ederim.                           

Peki Sizi Yetiştiren Hocalarınız ?

A.Ateş: Ben 1959 yılında Üsküdar Musiki Cemiyeti’yle tanıştım. Hele de bende çok fazla emeği olan o günkü cemiyet başkanı Emin Ongan hocamın desteğini asla unutamam. Kendisi benim manevi babamdı diyebilirim. Çok şeyler yaşandı bu fani yaşamımızda. Kimler, kimler, adı asla unutmayacak değerli hocalar, bestekarlar, ses sanatçıları geçti hayatımızdan. Anlatmaya, yazmaya kalksak sayfalara sığmaz. İşte bunlar sadece özeti.                                                                                     

Amir hocam, hangi besteniz yolunuzu açtı, çok sevildi desem, ne cevap verirsiniz ?                                                                     A. Ateş: İlk başta “ Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim” - “Seni Ben Unutmak İstemedim ki” - “Masal Yağmuru” - “Eylül Akşamları” - “Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın” - “Maziyi Kadehlerden İçip” gibi besteler  son derece beğeni kazandı, tanındı. Dilden dile dolaşıp durdu.                                                            

“Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın” eseri benimde çok sevdiğim ve dinlemeye doyamadığım bir şarkı. Çok enteresan hikâyesi var. İlk etapta sevgiliye söyleniyor sanır insan, ama bambaşka bir hikâye var altında değil mi?                                                                                                                   A. Ateş: Ya sorma... O bir bebeğe yazıldı ve çok beğenildi. Hemen, hemen en çok dinlenen eserim diyebilirim. Bu, Melek hiç diye bir hanımefendinin Peygamber Efendimize (S.A.V)  hitaben yazdığı bir şiirdi. Ben, o minik bebeği kucağıma aldığımda bu şiiri bestelemeye karar verdim. Neden bu kadar sevildiği, beğenildiği kendiliğinden anlaşılmış oldu sanırım.                                               

Hocam son bir soruyla önerilerinizi almak istiyorum. Musikiye başlayacak gençlere bir şeyler söyler misiniz ?  Sizin seslenişiniz çok önemli.                                                                                                                   A. Ateş: Sevcan Hanım, bu da derin bir yara. Çünkü şimdi ki gençler Türk sanat musikisinden bayağı uzaklaştılar. Dileğim asıllarına dönerek bu muhteşem geleneğimize sahip çıkmalarıdır. Merakı olan gençler, ufak tefek bir başarıyla “ Ben artık bir şey oldum “ havasına girmesinler. Daha iyisini, güzelini ve çok beğenileni icra etmeye çalışsınlar. Tembellik yok... O yüzden her daim çalışsınlar, çalışsınlar ve çalışsınlar….                                                                                                               

Teşekkürler Amir Ateş...

Kıymetli hocam. Sevgili baba dostum. Seninle bu söyleşiyi yapmak benim için anlatılamayacak kadar önemli. Hayatın kitap oldu biliyorum, ancak yine de o kitaplara sığacağına inanmıyorum. Yüce Allah sana sağlıklı ömürler versin diliyor, çok ama çok teşekkürler ederek ellerinden öpüyorum..      

Hazırlayan: Sevcan Tamer