Gönül vermek. Gönül verdiğin o değeri her zorluğa rağmen gözün gibi koruyup kollamak, uğruna mücadele etmek, maddi manevi her yükünü sırtına almak herkesin yapacağı bir iş değildir. Kocaman bir yürek, kıvrak bir zekâ, güçlü bir özveri ister. Ancak çok şükür ki böylesi koca yürekli insanlar var çevremizde. İşte kıymetli dostumuz Bilal Dündar sayacağım kişilerin başında gelenlerden birisidir. Kendisi ilimizdeki Ticaret Lisesi öğretmenlerinden. 1995 yılında emekli olmuş. 2000 yılında ilk kitabını yayınlamış ve kitabında akraba ve yakınlarının yaşadığı Azerbaycan’dan öyle bir söz etmiş ki, etkisi her yere ulaşmış ve büyük çalışmalarının başlangıcı olmuş. Ondan sonra kardeş Azerbaycan adına neler yapılmış neler. Biz kendisi ve mücadele arkadaşlarıyla konuşmak için Kocaeli Azerbaycan Aliyev Kültür Evini ziyaret ettik. Ve çok tatlı sohbet imkânı bulduk. Sevgili Time Kocaeli okurlarına Başkan Bilal Dündar neler anlattı neler. Bu röportajı size yazıyorum. İnanıyorum ki çok anlamlı bulacaksınız. 

Sayın Başkan, merhaba. Bize her zamanki gibi biraz kendinizden bahseder misiniz? 

Merhaba, Sevcan Hanım. Öncelikle size ve arkadaşlara hoş geldiniz demek isterim. Time Dergisi’nin her şeyi size aittir ama bütün bilgileri başarıyla toplumumuza anlatması önemlidir. O nedenle sizlerle olmaktan gurur duyuyor, şans kabul ediyorum. Sizinle çok anlamlı, hatta Azerbaycan’da da izlenen programlar yapmıştık. Beni iyi tanırsınız. Ben Ticaret Lisesi öğretmeniydim. 1995 yılında emekli oldum. Emekli olduktan sonra 2000 yılında bir kitabım yayınlandı. Bu kitaptan Azerbaycan’daki akrabalarıma da göndermiştim. Kitap orada elden ele dolaşmış. Bir gün beni Milliyet Gazetesi’nden aradılar. “Bilal Bey “Yazdıklarım” adlı kitabınız bizdedir, bunun içinde çok dikkat çekici makaleler var bunları yayınlarsak bizden ne kadar para istersiniz. Ben de dedim ki “Onları yayınlamanız bana onur verir. Kardeş ülkede bu çok anlamlıdır. Para söz konusu bile olamaz. Sonra beni İstanbul ağızıyla konuşan iki genç aradı. Şu anda orada milletvekili kendileri. Ve üniversite eğitimlerini Türkiye’de yapmışlar. “Biz Bakü’den arıyoruz. Bize bir randevu verebilir misiniz” dediler. Önce şaka zannettim. Ama randevu saatinde geldiler. Onlarla anlaştık ve protokol yaptık. En kısa sürede de bir dernek kurduk. Bu dernek 2006 yılında Federasyona geçti. Federasyonu Kocaeli’de kurduk. Ve 2021 yılına kadar başkanlığını ben yaptım. Bu arada çok büyük hizmetlerimiz oldu. İki kardeş ülke arasında bilinmezleri bilindirdik. Bir eğitimci gözüyle söylüyor, öz eleştiri yapıyorum. Biz toplum olarak geçmişimizi tam bilen bir millet değiliz. Bu eğitimci olarak bizim de kusurumuzdur.   

Bilal Başkan, peki dernek kurmanız çevrenizi memnun etti mi?

Biz bu ilde derneği kurunca önce yadırgandı sanırım. Bana “Bilal Hoca, ne gerek vardı Azerbaycan derneği kurmaya, başka şey mi kalmadı, kendine iş mi arıyorsun sen? Ne alakası var?” dendi. Hatta o günkü bazı siyasiler bile yadırgadı. Yani bir kardeşlik ağı kurulmamıştı. Biz yılmadan çalıştık. Ben sürekli yazdım, çizdim. Azerbaycan’da medyada kullanıldı. Toplantılar, konferanslar falan derken farkındalık başladı. Ve yavaş yavaş bu bağı kurduk.  

Kocaeli yerel yönetimleriyle çalışmalar yaptınız mı? Size yardımcı oldular mı?

Sağ olsunlar tabii ki oldular. Mesela o günkü Kartepe Belediye Başkanı Şükrü Karabalık bize Haydar Aliyev adına güzel bir park açtı. 2011’de Derince Belediyesi yine güzel bir park açtı. Sonra Büyükşehir Belediye Başkanından söz almıştık. O da bize 2012’de burayı verdi. Çok coşkulu açılışı oldu. Bakanlar, milletvekilleri birçok ilin valisi katıldı. Adı “Kocaeli Azerbaycan Aliyev Kültür Evi” oldu. Bu kültür eviyle biz vatandaşları daha çok bilgilendireceğimize emindik. İçinde yüzde yetmiş Azerbaycan’la ilgili kitaplar, dergiler ve bilgiler bulunuyor. Türkiye’de ve Azerbaycan’da ilk ve tek Soykırım Müzesi oluşturduk. Binlerce ziyaretçi bunları görmeye geliyor. Şehitlere Fatiha okuyor ve öğreniyorlar. Kocaeli tanınıyor, öne çıkıyor. 2015 yılında İzmit Belediyesi, kaymakamlığın karşısında protokollü bir “Şehitler Anıtı” açtı. Aynı gün Cephanelik kısmında Azerbaycan adına bir park açıldı. 2018 yılında Körfez Belediyesiyle yeni bir “Şehitler Anıtı” açtık. Bu açılışlarda da konferanslar gerçekleştirdik. Aşağı yukarı 28 konferans gerçekleşti. Hepsi de çok fazla kalabalıktı. Kocaeli, Sakarya, İstanbul Teknik Üniversiteleri’yle yani bilim yuvalarıyla iş birliği yaparak bilimsel çalışmaydı hepsi. Fazla reklama da kaçmadık. Bundan iki ülkede çok faydalandı.

Bu konferanslarda siz de konuştunuz mu? Bu konuşmalarınızda risk aldınız mı? 

Olmaz mı? Birini kısaca anlatayım. Bir büyük toplantıdayız. Bizim Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’dı o zaman. İlham Aliyev, Türkmenistan, Özbekistan devlet başkanlarının katıldığı bu tür toplantılarda sabahtan devlet başkanları konuşur, öğleden sonrada teşkilat başkanları konuşurdu. Almanya’da yedi sekiz toplantı, Ukrayna’da, Hollanda’da birçok toplantı yaşandı. Nedense devlet başkanlarından sonra ilk sözü bana veriyorlardı. O arada ben arı kovanına çomak sokmanın zamanı dedim ve konuşmamda “Evet. Biz gurur duyuyoruz bir millet iki devlet olmaktan ama bu kavramı sözde değil, özde hayata geçirmemiz lazım.” deyince Recep Tayyip Erdoğan da dahil bir şaşırdılar. Suratlar değişti. Beni deli sanmışlardı herhalde. Çünkü bugüne kadar kimse eleştirmemiş ki bu insanları. Sonra neyi kastettiğimi anlattım. “Sayın devlet başkanlarım benim sülalemde yirmiyi aşkın üst seviyede doktor var. Mesela ağabeyim Rahmetli Demirel’in önerileriyle Haydar Aliyev’in kulağını tedavi ederek iyileştirmişti.  Onlardan da biliyorum. Türkiye’deki tıp Rusya’dan da ilerdedir, İran’dan da ilerdedir. Buradaki birçok kardeşimiz Moskova’ya, Tebriz’e gittiler tedavi için. Birçok da paralar harcadılar. Niye bu kardeşlerimiz Türkiye’ye gelmiyor”. Salondan güçlü bir alkış koptu. Ertesi gün Azerbaycan Cumhurbaşkanı yardımcısı Ali Hasanova beni çağırarak şov mu, altı doldurulacak bir teklif mi yaptım diye öğrenmek istemiş. Gittim ve bir ay müddet istedim. Azerbaycan’daki bütün kanallarda aynı anda yayına girdik. Herkeste şok etkisi yaptı. Türkiye’de de yoğun çalışma başlattım. Ne kadar hastane varsa protokol yaptık. İnanır mısın, gelen gelene. Hastaneler doldu. Gelenleri hava alanından alınarak tedavi yapılıyordu. Şehirdegezdiriliyordu. O Moskova, Tebriz bitti. Yine iki ülkenin halkına çok iz bıraktı. Sonra belediyeler kardeş belediye oldular. Gençler, okulları orada ve burada okuyorlar. Ama çok zorluklar çektik. Çok tehditler aldım. Telefonlardan ağıza alınmayacak küfürler, hakaretler duydum. Beni şaşırttı bu yaşananlar. Ama trene binen demirden korkmaz Sevcan Hanım. Arkadaşlarıma çok güvendim. Sırtımdan vuranlar olduğu gibi can dostum da çok oldu.                               

Bunca çalışmanın giderlerini nasıl karşılayabildiniz?                                                                                                    

2017 yılına kadar Azerbaycan masrafları biraz karşılıyordu. Daha sonra yeni gelen bakan bu yardımı kesti. Biz çalışmalarımızı yarım mı bırakacaktık? Asla! İş başa düştü. Arabamı sattım. Eşimin bileziklerini sattım. Devre mülküm vardı o da gitti. Yani bu fedakârlıkları yapmak mecburiyetindeydim. Helal olsun. Beni en zengin kılan Türkiye’de üç kişide bulunan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı tarafından verilen “Devlet İşleri Madalyası”. Biri bende, biri eski turizm bakanı İlhan Aküzüm’de, birisi de Sinan Oğan’da. Onun yerine hiçbir şeyle değişmem. Beni çok gururlandırdı.

Sevgili Başkan. Bunca öz veri ve mücadeleye karşın Türkiye ve Azerbaycan kardeşliği istediğiniz yere gelebildi mi?     

Tam anlamıyla geldi diyemem. Daha yapılacak çok iş var. Zamanında dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk, o büyük insan hamdolsun bize nasip oldu. Bakın anlatayım.  O yıllarda savaş zamanı Ankara zor durumda, silah yok, yiyecek yok, korkunç hastalıklar var. İşte o günlerde hiçbir yerden katkı alınamazken Atatürk o gün Azerbaycan’ın başında olan Neriman Nerimanov’a bir mektup yazıyor. Mektubu alan Neriman Nerimanov, Josef Stalin’e Kafkasya’da Güney ve Kuzey Kafkasya’da Müslüman ve Türk kökenlilerin gücünü mektupla anlatıyor. Orada olan yeni devrimin başarıya ulaşması için “Biz Türkiye’ye yardım etmek mecburiyetindeyiz” diyor. Teklif kabul görüyor. Bu girişimler sonrasında Azerbaycan öncülüğünde para alınıyor (2 milyon ruble) ve silah temin ediliyor. Kardeş Azerbaycan hazinesindeki 750 kilo altının 500 kilosunu Rusya’ya veriyor bir gemi dolusu silahı alıyoruz.  Ve Pakistan’da dahil Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan Rusya’yı altın zengini yapıyorlar ve Rusya’da 13 gemi dolusu silah alınıyor. Azerbaycan dört buçuk yıl petrol ve petrol ürünlerini ülkemize bedava veriyor. Bunların üzerine Atatürk Neriman Nerimanov’a bir mektup yazıyor. Mektupta “Kardeş Nerimanov, ülkemizi işgalden kurtaralım, en kısa sürede borcumuzu ödeyeceğiz” diyor. Gelen cevapsa şöyle oluyor “ Paşam yeter ki yurdumuzu düşman işgalinden kurtaralım, bize borcunuz yoktur. Kardeş kardeşe borç vermez, kardeş kardeşin elidir”. İşte Azerbaycan’ın Türkiye’ye ve Türk halkına bakışı budur. Anlatılana göre dilencisi bile topladığı parayı kardeş Türkiye’ye yollamak ister. Çanakkale’de 2800’e yakın Türkiye’ye gönüllü gelen Azerbaycan genci şehit düşmüştür. Ancak bizim ülkemizde her zaman onların yanında oldu. Ermeniler bir milyon Azerbaycan vatandaşını katlettiğinde (1918) Nuri Paşa komutasında askeri 7 bini Azerbaycan’dan olmak üzere 20 bine tamamlayarak katkı sağladılar. 1330 kişiyi şehit vermek suretiyle önce Gence’yi sonra Gölçay ve Bakü’yü düşmandan kurtarmışlar. Ta ki 2020 de Azerbaycan’a aç gözlüler yine saldırdılar. Türkiye onlara yine her anlamda katkılarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dimdik durdu. O kayıp toprakların yüzde 80’i geri alındı. Ermenistan’ın ölen 10.600 askerine karşı Azerbaycan’ın 3000 askeri şehit oldu. Netice itibarıyla çok ciddi çatışmalar yaşandı. Yani 28 sene sonra. 2020 yılının ortalarında Azerbaycan, kazdığı kuyuya düşen düşmanı alt etmek suretiyle kaybettiklerini geri kazandı. Evet, Sevcan Hanım. Ne yazık ki bu kardeşliği bozmak, araya nifak sokmak isteyen büyük güçler var. Bu oyunlara gelmemek lazım.                                            

Yeni çalışmalarınız, projeleriniz var mı? 

Evet. Bizde proje biter mi? Yeni ve üzerinde çok durduğumuz bir çalışma yürüttük. Aslında bu proje Türk İçişleri Bakanlığına 2020’de gönderilmişti. Ermeni Diasporası’yla yalanlarını çıkaran bir proje. Pandemi döneminde üç konferans yaptık. Projeyi 14 TV kanalında yayınlattık. Kitaplar dağıttık. Ancak çok arzu ettiğimiz derecede netice alamadık. 2021 yılında tekrar bir proje verdik. Bizim amacımız Ermeni yalanlarını tarihi belgelerle deşifre etmekti. Bunla ilgili çok büyük çalışmamız oldu. Bu bizim üzerimize düşen tarihi bir görevdir. 2022’de de yeni bir proje daha gönderdik. “Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan İş Birliği ve İyi Komşuluk” üzerine. Bunu Azerbaycan Cumhurbaşkanı istiyor. “Artık yeter, ila nihayet savaş olmaz. Topraklarımızı da geri aldık. Halkımız huzurla yaşamak istiyor.” diyor. Kararlıyız. Buna başlayacağız. Biz Sivil Toplum Kuruluşuyuz. Şov yapmadan, beklentisiz, tarafsız çalışmak zorundayız. Şimdi İzmit Belediyesiyle, Konak Hastanesi’nin karşısında Türkiye’de Harbiye’de yetişen Azerbaycan şehit generali Polat Haşimov adına bir park aldık, açacağız. Sağlığım el verdiğince çalışacağım. Yalnız Federasyondan ayrılmayı düşünüyorum. Hatta kararlıyım. Bir iki gün içinde açıklayacağım. Biraz dinlenmem, sağlığıma tam anlamıyla kavuşmam lazım.  

Sayın başkanım, değerli hocam. Çok teşekkürler. Bu kıymetli mücadelenizde size ve tüm yol arkadaşlarınıza başarılar ve kolaylıklar dilerim. Yolunuz ve şansınız açık olsun.