Ben bir karar verdim. İhtiyaçlarıma kulak verdim ve bir yola çıktım. İhtiyaçlarımı karşılamak, negatif duyguları minimize etmek üzere yaptım seçimlerimi. Bedelleri de oldu? Seve seve üstlendim sorumluluklarını.

Negatif duygularımız nereden gelirler düşündünüz mü hiç? En son neye kızdınız mesela? Sizi kızdıran şeyin karşınızdaki kişiyle, olayın kendisiyle alakalı olduğunu söyleyeceksiniz muhtemelen. Kızgınlığınıza sebep olan, karşılanmamış ihtiyaçlarınızdır aslında. Anlaşılma, saygı görme, kabullenilme, takdir edilme gibi ihtiyaçlarınız karşılanmadığında öfkelenirsiniz, hayal kırıklığı yaşarsınız, üzülürsünüz... Peki ya bu ihtiyaçlarınızın karşılanmasını nasıl sağlarız?

Çoğu zaman duygularımızın yularını başkalarına tuttururuz. Birilerinin bizi kızdırdığını, üzdüğünü, bize haksızlık ettiğini bir gün fark edip, davranış değiştirmesini umut ederiz. Bizim üzerimizde falcılık oynamasına izin veririz insanların. Oysa henüz biz duygularımızla ve ihtiyaçlarımızla temasa geçmemişizdir. Ne oldu şimdi? Ne hissettim ben?  Nereden geldi bu his? Neye ihtiyacım var benim? Ne istiyorum? Bizim temastan kaçındığımız yanlarımız için karşımızdakinden şefkat bekleriz. Oysa duygularımız ve ihtiyaçlarımız, en çok bizden şefkat görmeyi diler.

Pandemi sürecinde kısıtlı çalışma saatleri başta tuhaf gelse de, daha kısa mesai saatlerinde de efektif bir çalışma sağlanabileceğine ikna oldum bir buçuk sene içinde. Sonra tam zamanlı çalışmaya geçileceği duyumları geldi ve telaşe düştüğümü, gerildiğimi fark ettim. Oğluma, kendime, aileme yine yeterince zaman ayıramayacak olduğumu hatırlattı bana tam zamanlı çalışma. Ailemle daha fazla vakit geçirmeye ve mesai saatlerimi daha verimli kullanmaya ihtiyacım vardı. Bu ihtiyaçla başladı kendi kliniğimi açma fikri. Daha sonra danışanlarımın hastane ortamına girmekteki çekincesi, onlara ulaşmamı güçleştirmeye başladı ve onların güven ihtiyacını karşılamak üzere biraz daha yaklaştım bu fikre. Kariyerimde kendimi geliştirmek üzere katılmak istediğim eğitimler, projeler vardı ve bir kurum altında çalışırken bu isteklerimi gerçekleştirmek her zaman mümkün olmuyordu. Bu isteklerin karşılanmamasının yarattığı negatif duygularla baş etmek için iki seçeneğim vardı; savaş ya da kaç. 5 yıl boyunca savaştım ve mesleğimi Akademi Hastanesi bünyesinde keyifle sürdürdüm. Ancak gelişimimi sürdürmek için kurum şartlarının artık kısıtlı kaldığını fark ettiğimde kaçma fikri ağır bastı. Buradaki savaş kavramı kavga dövüş içerisinde bir çalışma ortamı yaratmayı değil, mücadeleyi, mesleği icra edebilmek üzere şartları iyileştirmek üzere sınırları zorlamayı temsil ediyordu. Kaçmak ise, sınırların daha fazla zorlanamayacağını kabul edip yeni bir yola sapmayı.

İmkânlarımı, güçlü yanlarımı, maddi ve mesleki birikimlerimi hesaba katınca endişe etmeden keyifli bir başlangıcın içerisinde buldum kendimi. Mesleğini en az benim kadar severek yapan biriyle aynı ofisi paylaşarak yapmaya karar verdik bu işi. Diyetisyen arkadaşım Güfer’le ihtiyaçlarımız ve duygularımız kesişiyordu ve mesleki birikimlerimizi bir çatı altında topladık.

Hayatta aldığımız hiçbir karar sıfır risk barındırmaz ve tüm yanlarıyla avantajlı olamaz. Pandemi birçok yönüyle hayatımızı zorlaştırsa, kayıplara sebep olsa da, bizler avantaja çevirebileceğimiz yanlarına odaklanmayı seçtik. Mesela, normal mesaide çalışırken katılamayacağım birçok eğitime katılma hatta uzmanlık eğitimimi tamamlama fırsatım oldu benim. Dilersek pandeminin hayatımıza kattığı zorluklara da odaklanabilirdik elbet. Ancak bu bize stres kaynağı yaratacak ve gelişimimiz için yaratacağımız çözümleri düşünmemize engel olacak, fırsatlar kaçacaktı.

Stres bariyerlerinin zihnimi baskılamasına izin vermeden devam ettim yola. Bir psikolog bir diyetisyen el ele verdik ve açtık kliniğimizi. Bir cümle hızında oluvermiş gibi geliyor insana okuyunca ancak uyku kaçıran aksaklıklar da oldu elbet. Sonuçta artık hayalimizden de güzel enerjisiyle kliniğimiz faaliyette.

Nasıl bir çalışma ortamımız var sizinle bu yazımda biraz bunlardan bahsedeceğim. Öncelikle bir buçuk yıldır yaşamımızın koruyucu kalkanı olan sosyal mesafeyi koruyabilmek adına geniş ofis alanları tasarlamayı tercih ettik. Bekleme alanı ve kendi ofislerimizin ferahlığı bizim için önemliydi. İnsanların geldiğinde rahat edeceği mobilyalar kullandık. Danışanlarımızın kendilerinin en iyi versiyonlarını ortaya çıkartmak üzere psikoloji ve beslenme alanının yanına bir de reformer pilates yapabilecekleri ferah stüdyomuzu da işin içine dâhil ettik. Ve stüdyoda ders verecek eğitmenimizi de şansa bırakmadık İstanbul’da uzunca yıllar eğitmen eğiticisi olarak eğitmenlik yapan Neslihan hocamızla çalışmaya başladık. Sağlık kavramının ruhsal ve fiziksel iyilik hali olduğunun biliciyle psikoloji, beslenme ve sporu bir çatı altında topladık.

Bu krizde yeni iş yeri açıyor oluşumuzdan kaygılananlar da oldu elbet. Ancak biz umduğumuzdan da yoğun bir tempoyla başladık çalışmaya.

Peki ne oldu da pandemi sürecinde psikologlara olan ihtiyaç arttı? Ruhumuzun ihtiyaçlarına kulak vermeyi bırakıp içsel sıkıntımızı rahatlatsın diye devreye sokabildiğimiz sosyal yaşamımız, yoğun iş tempomuz vardı pandemi öncesinde. İhtiyaçlarımızı giderebilmek üzere kapısını çalabiliyorduk insanların. Oysa pandemi ile birlikte kendimizle kaldık ve bize bizden başka yardım edecek kimse kalmadı. Ve böylece fark ettik ki bizi bizden çok kimse üzemez, kıramaz, öfkelendiremezmiş. Yanlış baş etme yöntemleri kullanmış olduğumuzla yüzleştikçe, doğrusunu öğrenme, kendine yetme, kendine rağmen iyi olma arayışına girildi ve psikolog desteği şart oldu.

Aslında pandemi tetikleyiciydi, sorunun kaynağı değil. Ve uzun zaman önce tanışmış olmamız gerekirken birçok insanla, son bir buçuk yılda tanıştık. Kayıplar yaşayanlar da oldu aramızda ve sosyal çevre desteğiyle atlatılabileceğimiz yas dönemini de bir başımıza atlatmak zorunda kaldık.

Arkadaşlarıyla hafta sonu buluşabilmek için ebeveynlerini zor ikna eden ergenler evlere kapatıldı ve bu o kadar uzun sürdü ki, aileleri ‘yavrum çık dışarı bir dolaş’ diye yalvarır oldu. Çünkü gençler sosyal fobiyle tanıştı, ev güvenli alandı dışarısı tehlike. İşini kaybedenler ailelerine yetememe, ailenin bütünlüğünü koruyamama kaygısıyla son çare sattıkları araçların parasından psikolojik destek bütçesi ayırır oldular. Böylece halk arasında psikoloğa gitmeye dair yanlış inançlar değişmeye başladı.

Bu küçük, bir o kadar da büyük şehirde, hepimiz aynı takımdayız ve toplumun sağlığı her birimizin sağlığına bağlı. Bu sebeple kliniğimizin kapısı kendinin en iyi versiyonunu yaratmak isteyenlere sonuna kadar açık.

Sevgiyle…