Senin deden öyle bir adamdı ki; akşam yemeği yemeye Paris'e gider, hoop aklına eser soluğu Milano'da alır diye...

O zamanlar ne büyütürdüm gözümde. Bir insan nasıl akşam yemeği için Paris'e falan gidebilirdi. Bu çok ama çok özel bir şey gibi gelirdi. Hatta belki de zaten öyleydi. O dönemin şartlarında herkesin yapabileceği bir şey değidi.

Ama şimdi iş değişti. Biraz vizyon sahibi iseniz ve belli şartlar yerindeyse Avrupa'da bir yerlerde zaman geçirmek çoğu zaman Türkiye'dekinden daha makul.

Kendimi bildim bileli gezerim seyahat ederim. Avrupa resmen arka bahçem. Ama sadece Avrupa değil dünyanın bir çok yerine defalarca seyahat ettim. Yunanistan benim gittiğim tüm dünya ülkeleri arasında her zaman en keyif aldığım ülkelerden biri olmuştur.

Tüm Yunan adalarını çok seviyorum. Mykonos, Santorini ya da Türkiye'ye yakın olan adalar. Hepsinin kendine göre çok hoş ve doğal bir ortamı var. Yıllardır motosiklet rotam olan; Dedeağaç - Thasos Adası - Kavala - Selanik - Halkidiki her zaman beni çok mutlu etmiştir.

Başkent Atina ise  son yıllarda Aslı o her sene bir defa gittiğimiz yeme - içme rotamız oldu. Her sene AirBNB'den aynı eve rezervasyon yapıyoruz. Sanki Atina'nın merkezinde bir evimiz var gibi hissediyoruz. Ev sahibimiz Anna teyze, bizi her gidişimizde muhteşem bir misafirperverlikle karşılıyor. Her gidişimizde evin mutfağında bizi bekleyen muhteşem çıtır çıtır Yunan börekleri oluyor. Evin olduğu sokağın başındaki süpermarketten (market gerçekten de süper) kalacağımız günler için çok iyi bir alışveriş yapıyoruz. Harika peynir çeşitleri, şarküteri ürünleri, çeşit çeşit süt ve yoğurtlar, reyonların arasından merak ettiğimiz farklı lezzetler.

Plaka her zaman kıpır kıpır

Sokakları, sokak kedileri, kafeleri, restoranları ve geç saatlere kadar kıpır kıpır hareketli ortamları ile Atina bana her zaman İstanbul'u anımsatıyor. Atina'nın en hareketli bölgesi olan Plaka bölgesi her zaman gezmek için iyi fikir. Burada birbirinden enteresan ve güzel kafelerde oturup lezzetli tatlılar, güzel yemekler Yunan tavernalarının keyfini çıkarabilirsiniz. Biz de öyle yaptık. Aslında Atina'nın daha lokal mahalleleri ilgimizi daha da fazla seviyor çekiyor. Yine de Plaka'ya uğramadan olmazdı. Turist akınından ve turistlere yönelik mekanlardan ayrılıp, Atina'nın daha lokal insanlarının sosyal hayatı yaşadığı Gazi bölgesine gittik. Burada birbirinden güzel restoranlar ve özellikle gece mekanları bulunuyor. Hatta üç sene önce Carl Cox'u da Gazi bölgesinde bir performans salonunda izlemiştik.

2 Günlük otomatik vites toplam 450 TL ..!

Söylemeden edemeyeceğim. Daha önceki Atina seyahatlerimizde olduğu gibi yine inanılmaz ucuza araba kiraladık. Havaalanından aldığımız otomatik vitesli Nissan marka araç için iki günlüğüne toplam 450 TL verdik. Atina'da araç kiralamak ve araç maliyetleri çok düşük ancak esas problem otopark. Atina'nın  daha sokaklarında arabayı park etmek için yer park yeri çok zor bulunuyor. Otopark fiyatları ise bir hayli yüksek. Neyseki biz otopark meleklerimizi yollayarak bir şekilde park yeri hep bulduk, ancak yine de bunun kolay olduğunu söyleyemem ;)

Balık pazarında sazlı sözlü eğlence

Şansımıza günlük güneşlik bir havada Atina sokaklarında dolaşırken, kendimizi bir anda balık pazarında bulduk. Onlarca çeşit deniz ürünü ve çeşit çeşit balıklar arasında pazarın kıpır kıpır hareketli ortamında gezerken bir anda buzuki sesi duyduk. Müzik sesine doğru yaklaştıkça yaşları 60 ile 70 arasında değişen Yunan amcaların, pazarın içerisindeki  meze ve deniz ürünleri yapan küçük dükkan önünde şarkılar söyleyerek eğlendiklerini gördük. Bu tip lokal ortamları çok severiz. Hemen yanlarına bir sandalye çektik. İçerideki tezgahtan birkaç çeşit meze ve midye söyledik. Kendi üretimleri olan uzodan da sipariş ederek ortamın tadını çıkarmaya başladık. Bir süre sonra Yunan amcalar bizim de onlarla birlikte eğlendiğimizi görünce bize uzo ekran ettiler. Birlikte fotoğraflar çekildik, Yunanca bilmememize rağmen onlarla birlikte şarkılara eşlik ettik ve onlarla birlikte o anın tadını çıkardık. Şöyle bir bakalım diye girdiğimiz balık pazarından neredeyse 1,5 saat sonra çıktık.

Athena'nın bazı bölümleri İstanbul'a benziyor demiştim. Bazı bölümleri ise bırakın İstanbul'u Tahtakale'ye ve Eminönü'ne benziyor. Sokaklarda baharatçılar, aktarlar, helvacılar, incik boncuk satan reyonlar, ıvırzıvır satan tezgahlar, dönerciler, kebapçılar, lokumcular, peynir dükkanları ve İstanbul'u anımsatan bir sürü görüntü.

JIMMY'S FISH güzel bir deneyim...

Atina'nın Pireaus bölgesinde bulunan Jimmy's Fish balık restoranı şehrin en sevilen ve üst kalite balık restoranlarından biri. Daha Atina'ya gitmeden önce, Türkiye'deyken  rezervasyonumuzu yapmıştık. Hatta Atina'ya asıl gitme sebebimiz bu restorandı. Jimmy's Fish, her gün çeşit çeşit taze balıklar ve deniz ürünleri sunuyor. Kendilerine ait tekne ile her sabah restoranın önündeki marinadan açılarak tuttukları balıkları o gün servis ediyorlar. Ve o günün balıklarını öncesinden sosyal medya hesaplarından paylaşıyorlar. Her şey inanılmaz taze, lezzetli ve tabii ki doğal. Atina standartlarının biraz üzerinde hesap ödediğimiz Jimmy's yine de İzmit'teki sıradan yerler ile hesap olarak hemen hemen aynı. İçi feta peynirli taze kalamar ızgara, kendi üretimleri olan ev yapımı şaraplar, farklı deniz ürünlü mezeler ve dev gibi bir kırmızı levrek. Bu levrekten Türkiye'de görmedim. Tadı ve rengi farklı. Tüm bu harika yemekler ve kaliteli servis için toplam 150 Euro ödedik. Bu hesap İzmit'te vasat mezeler yapan, leş gibi sigara dumanlı ortamlar ile aynı.

 

Yazımın başında söyledigim gibi. Eskidendi yurt dışında yiyip içmenin çok özel bir tarafının olması. Sadece Yunanistan için değil, benzer hesapları Avrupa'nın bir çok farklı şehri için ne yapabilirim. Euro kuru bu kadar yüksek olmasına rağmen bu muhteşem yemeklere bence hala çok az ödüyoruz. Sanırım sürekli vizesi olanlar ve sık seyahat edenler ne demek istediğimi çok iyi anlıyordur.

Lokal Atina tavernasında Yunan teyzelerle halay...

Saat öğleden sonra 16:00 ve akşam 21:00 oturumu olan Atina'nın tam merkezindeki ...... Tavernada inanılmaz eğlenceli bir akşam üstü yaşadık. Saat 16:00 oturumuna gitmiştik. Mekanda bırakın masayaı bir sandalye dahi koyacak yer yoktu. Doğum günü kutlayan gruplar, eş-dost kalabalık masalar, son derece sıcak samimi insanlar ve eğlenceli müzikler. Tavernada programın sonuna doğru kendimizi Yunan amca ve teyzelerle halay çekerken bulduk. Son derece samimi ve doğal bu ortamlarda kendimizi hep çok iyi hissettik. Türk olduğumuzu söylediğimizde hep çok pozitif cevaplar aldık. Yunanistan'ın farklı yerlerine kaç kere gittim bilmiyorum ancak bugüne kadar Türkiye'ye hep mutlu ve huzurlu döndüm.

Seni seviyoruz komşu. Umarım sendeki doğallığı, samimiyeti ve saflığı bizim ülkemizde göreceğimiz günler de gelir.

Şimdi sırada yeni yolculuklar var...