BİRBİRİMİZİ KUCAKLAMADAN UÇAMAYIZ...
Merhaba sevgili okurlar,

''Hepimiz tek kanatIı meIekIeriz. Birbirimizi kucakIamadan uçamayız.'' der Guizot... Melekler yüzyıllardır hemen her mite, her efsaneye konu olmuştur. Hikaye genelde şöyledir;
 

Tanrı insanları yarattığı zaman bütün meleklerin onların önünde diz çökmelerini istedi. En büyük baş meleklerden (Archangels) biri olan Lucifer bunu aşağılayıcı buldu ve neden ateşin oğlunun çamurun oğlu önünde eğilmesi gerektiğini sordu. Lucifer Seraphim’in baş meleğiydi ve kendi gibi düşünenlerle birleşerek tanrıya karşı geldi.
Savaşın ne zaman olduğu bilinmiyor. Satan, Archangel Michael’in gönderdiği ordularla savaşırken 10 başlı ejder halinde anlatılıyor. Ne kadar sürdüğü bilinmeyen savaşta Satan ordusu Michale’in ordusuna yenilip cennetten atıldılar. Lucifer ve takipcilerinin düşmesi değilde,genelde  Grigorilerin (izleyiciler) düşmesi akıllara takılıyor. Lucifer daha fazla özürlük istediği için düştü peki grigorileri itaatsizliğe iten neydi. Grigori melekleri ölümlü olup insanlar gibi yaşamayı tatmak istediler.. Meleklerle insanların çocukları büyük bir selde yok edildi. 

Grigoriler 4 bölüme ayrılmışlardır baş melekleri kimler peki ?

Kuzey Formalhaut, Güney Regulus, Doğu Aldebaran, Batı Antares... İnsanlar gibi görünürler ama daha uzun ve sessizdirler. Yahudilere göre iyi ve kötü izleyiciler vardır. Grigoriler tanrı tarafından ilk insanları gözetmeleri ve yol göstermeleri için yaratılmıştı ve neredeyse dev kadarlardı ama bu melekler insanlara tanrı tarafından yasaklanan büyü sihir yıldızları okumak gibi bilgileri öğrettiler ve ölümlü insan kadınları tarafından baştan çıkarıldılar ve onlardan çocuk sahibi oldular. Grigorilerle insanların birleşmesinden doğanlara Nephilim dendi. 

Görevlerine sadık kalan melekler de vardı elbette.. Uriel, Raphael, Raguel, Michael, Zerachiel, Gabriel, Ramiel... Lucifer adının anlamı ışık verendir. Venüs'ün en parlak yıldızıdır. Mitolojide tanrıça Aurora (Dawn) ve tanrı Ceyx in oğludur. Birçok kişinin düşündüğünün aksine Satan ve Lucifer farklı meleklerdir. Lucifer satan değil ilk günahkar olan melektir. 



Uriel 

Hristiyanlıkta, yedi melekten biri olan Uriel, İsa’nın kuzeni John’un katliamdan kurtarılmasında rol oynadı. Mısır’a hicret ettikten sonra, John ve annesi Aziz Elizabeth’in Kutsal Aile’ye katılmasını sağladı. Onların yeniden bir araya gelmesi Leonardo da Vinci’nin ‘Virgin of the Rocks’ (Kayalar Üzerinde Meryem) isimli eserinde resmedilir. 
Ortaçağ Yahudi mistik geleneklerine göre, Uriel ‘Pazar meleği’ veya ‘Şiir meleği’ olarak da bilinir. 

Azrail 

İslam’da baş ölüm meleği olan Azrail, hristiyanlık ve musevilik geleneklerinde de ölüm meleği olarak bilinir. Dünyadaki dört ana yönü izlemek için dört yüzü ve dört bin kanadı olan Azrail’in tüm vücudunun, dünyadaki yaşayan insan sayısı kadar göz ve dillerle kaplı olduğuna inanılır.

 Cebrail (Gabriel) 

Hem hristiyanlıkta hem de müslümanlıkta, Cebrail peygamberin dünyaya gelişini haber verir. Müslümanlar Cebrail’in, Kuran indirilirken Allah ile peygamber arasında aracı görevi üstlendiğine ve imanın altı şartından biri olduğuna inanır. Hristiyanlık inancına baktığımızda, Cebrail, Yeni Ahit’te sadece iki defa geçiyor; ‘Tanrı’nın önündeki benim, Cebrail (Gabriel) ’ (Luke 1: 19). Bu da, her ne kadar Cebrail’in daha yüksek sıralarda olması gerektiğini düşündürse de, dokuz baş melek arasında sadece sekizinci sırada yer alıyor. 

Metatron 

Öncelikli olarak Metatron, musevilikle ilgili bir kavramdır. Yahudi mistisizmi Kabala’nın en önemli eserlerinden olan Zohar, Metatron’un İsrail halkını Mısır dışına göç ederken denetlediğini belirtir. Birçok ezoterik gelenekler, bu meleğin Allah’ın sözlerini yazan katip olduğunu, ve genelde iyi bir anlayışa sahip olduğunu ancak zaman zaman tehlikeli olabildiğini ileri sürüyor. Metatron, bildiğimiz gerçekleri kıran yerine yenilerini öne süren bir demircinin çekici ile temsil ediliyor.

 Moroni

Moroni, Joseph Smith tarafından 1820’lerde kendisine görünen meleğe verilen isimdir. Hıristiyan dini hareketlerinden biri olarak ortaya çıkan ve zamanla bağımsız bir din görünümünde olan Mormonluk 1830 'da NewYork 'ta Joseph Simith tarafından kurulmuştur. Teşkilatın kurucusu Joseph, Moroni adından bir meleğin kendisine vahiy getirdiğini iddia ederek ortaya çıkmış, sonra bazı eski metinlere değişik bir yorum getirerek görüşlerini açıklamaya çalışmıştır. Kendine taraftar kazanmak için 1835 yılında 12 kişiyi misyoner olarak çeşitli ülkelere göndermiştir. Smith kendisinin üzerine Mormon kitabesinin yazıldığı altın levhanın bekçisi olduğuna inanıyordu. Smith, sıradışı karakterlerle yazılan levhayı sakladığı için başka hiç kimse altın kitabeleri göremedi ve kitabe başka dile çevirilemedi. Smith, Moroni’nin kendisine tercüme yapmasını kolaylaştıran herşeyi öğrettiğini, hatta kendisine sihirli bir taş bile verdiğini iddaa ediyor. Mormon teolojisine göre, Smith tercümesini, Mormoni’nin altın kitabeleri alarak cennete gittiğini söyleyerek bitiriyor. 1826’da Joseph Smith dolandırıcılık suçundan Bainbridge’de mahkemeye çıktı. 

Choronzon (Koronzon)

 İnsanların spiritüel deneyimler dediği şeyleri araştırmakta bilimsel metodu kullanmak gerektiğini öne süren Aleister Crowley’in büyülü sistemi ve satanizme kaynaklık ettiği söylenen Thelema’da (‘istencini yap’ fikri üzerine kurulu öğreti) hain Chronzon’un cehennemde oturduğu ve büyücü olma ile gerçek aydınlanma arasındaki son büyük engel olduğu söylenir. Chronzon, Crowley tarafından ‘Çılgın ve tutarsız güçlerin geçici canlı örneklerinin cehennemi işgal etmesi’ olarak tanımlanıyor. Chronzon’un ismi, her ne kadar Aleister Crowley ile ün kazansa da, ilk olarak John Dee’nin kayıtlarında ortaya çıkmıştır. 

Seraphim (Serafim)

Birçok medeniyet, meleklere inanmış ve onlara çeşitli isimler vermiştir. Serafim, yahudi ve hristiyanlık geleneklerine göre en üst düzeydeki meleklerden biridir. İncil sadece belirli kişiliği olan 3 meleğe isim vermiştir. Bunlar, meleklerin prensi olan Michael, diriliş, merhamet, vahiy ve ölüm meleği olan Gabriel ve yeryüzüne inmiş melek olan Satan. Seraphim’in ise, tanrının tahtını korumakla görevli en üst sıradaki melek olduğu varsayılıyor. Genelde, tanrının sevgisi ile yandıkları için ‘yanan melekler’ şeklinde de tasvir ediliyorlar. İncil’de, İsa’nın onları altı kanatlı varlıklar olarak gördüğü belirtiliyor.

 Inkubus / Sukkubus 

Sırasıyla erkek ve kadın olabilen bu şeytanlar insanların rüyalarına girerek onlarla cinsel ilişkiye giriyorlar. Bu tip bir karşılaşmanın Arthur efsanesinde yer alan büyücü Merlin’in doğumuna neden olduğu söyleniyor. Ayrıca bu meleklerin çok çekici olduğu ve hayatlarını sürdürebilmek için insanların eşlerinin görüntülerine girerek ölümle sonuçlanabilen evlilik dışı ilişkiye girdikleri varsayılmaktadır.

 Lüsifer

‘Sabah yıldızı’ anlamına gelen Lüsifer ‘ışık taşıyıcı’ veya ‘parlak seher yıldızı’ olarak da isimlendiriliyor. İncil'in bazı bölümlerindeki benzetişte, bu yıldız kibirle gökyüzünde daha da yükseğe yükselmeye karar verir: 'Tahtımı, Tanrı’nın diğer yıldızları üzerine yükselteceğim' der. Bundan dolayı, yıldız yeryüzüne atılır. Yıldız, Babil kralını temsil eder. Hristiyanlıkta, Venüs gezegeninin referansı olarak İncil’in birçok yerinde geçiyor. Lüsifer ayrıca, ‘şeytanların prensi’ olarak da kabul ediliyor. Sabah yıldızı metaforu sembolik olarak ‘ışık taşıyıcı’nın düşmesini simgeliyor. Sabah yıldızı gün ışığında kaybolurken, şeytan da cennetten düşmüş oluyor.

Mitlerin kendi penceresinden baktığımızda, görünüşte yaşanmış olayları aktaran, çoğunlukla kökeni bilinmeyen ve geleneğe dayanan söylentileri görürüz. Tarihte, yaşandıkları dönemlerde: tanrısal varlıkların eylemlerini anlatmak amacıyla aktarılan kültürel ürünlerdir. Gerçek ve kutsal niteliği vardır. Örnek alınan bir modeldir. Toplumun ritüellerinden biridir. Zaman kavramı sürekli - şimdiki zamandır. Köken ve eskatoloji(yok oluş) mitleri olmak üzere ikiye ayrılabilir. Köken mitleri kendi içinde: etiyolojik (nedenlere ilişkil- ilkel), kozmogoni(evrendoğum), teogoni(tanrıların kökeni), antropogoni(insan yaratılışı), takvim(zamanın ölçümü), totem(nesne kültleri), kahramanlık(atalar kültü) mitleri olarak tasnif edilebilir.

Ve meleklere mitlerde hep kanat takmışız...Belki özgürlüğü,  belki kaçmayı, belki saflığı hatırlatsın diye... Belki de hep özendiğimiz için... İnsanların takabildiği tek kanat şimdiye kadar hep hastalık ve fonksiyon bozukluğu olmuş, adına da SCAPULA ALATA denmiş..

Kanatlı Scapula, omuz eklem fonksiyonunu kalıcı olarak bozan, estetik kusura yol açan bir hastalıktır. Sebebi genel olarak bilinmemektedir.

Kanatlı skapulanın sebepleri çoktur ve çeşitlidir, ancak genel olarak çevredeki zayıflamış veya inhibe edilmiş kaslardan kaynaklanır. Kasları güçlendirmeye yardımcı olmak için birtakım farklı egzersizler olmasına rağmen, bazı durumlarda soruna neden olabilir cerrahi gereklidir.

Durumun en yaygın nedenlerinden biri, serratus anterior olarak bilinen bir kas çok zayıfladığı zamandır. Bu, skapula’nın anormal bir konuma gelmesine ve kanatlı görünüme neden olabilir. Bazı durumlarda omuzda veya sırtta bir sinir sıkışır ve bu serratus ön an felç haline gelmiş ve işini doğru yapamamış gibi bir kas oluşturabilir.

Skapula alatasına ait bir başka potansiyel neden trapez kası ile ilgili hasar veya problemlerdir. Bu, omuzda bulunan, serratus anteri ile ilgili bir sorun olduğunda gerilebilir büyük bir kastır. Bununla birlikte bu, birkaç hafta boyunca olur; yani, bir skapula alata meydana gelmeyebilir veya bir yaralanmadan hemen sonra görünür olmayabilir.

Skapula’nın cilt yoluyla belirgin bir görüntüsünün yanı sıra, durumun birkaç başka belirtisi de vardır. Örneğin, kişi kolunu yukarı kaldırmakta güçlük çekebilir. Kişi vücudundan ittiği takdirde skapula’nın görünümü de daha belirgin olabilir.

Skapula nedeniyle bazen zayıflamış kaslardan kaynaklanan alata fizik tedaviyi tedavi etmek için sıklıkla kullanılır. Dayanıklılık ve kuvvet egzersizleri, kasın doğru şekilde çalışmasını sağlamak için kullanılır. Bazı durumlarda, esneyen bir profesyonelin gözetiminde yapılmazsa, daha fazla hasara neden olma potansiyeline sahip olsa da, gerdirme de kullanılabilir.

Tedavi yöntemleri cerrahi ve cerrahi olmayan tedaviler olarak ikiye ayrılır. Cerrahi olmayan tedaviler çevre kas gruplarının güçlendirilmesi ve eklem hareket açıklığının korunması olarak sayılabilir. Cerrahi girişimler skapulotorasik füzyon, skapuler stabilizasyon olarak sayılabilir. Eğer sinir arazı varsa sinir tamiri olarak sınıflanır.