KÜÇÜK AĞACIN HİKÂYESİ 
“Genç bir ağaç yaralandığında, o yaranın etrafından dolaşarak büyür. Ağaç büyümeyi sürdürürken söz konusu yara ağacın büyüyen gövdesine oranla nispeten küçük kalır. Budaklı gövdeler ve şekilsiz dallar yaralanma ve engellerin zamanla aşılıp üstesinden gelindiğini bize anlatırlar. Ağacın, geçmişinin çevresinden dönüp dolaşarak büyüme biçimi, onun o eşsiz özgünlüğüne, karakterine ve güzelliğine katkıda bulunur.” *
Hayatımızın her döneminde travmatik ya da zorlu yaşantılarla karşı karşıya kalabiliriz. Son günlerde yaşadıklarımız bize hayatın ne kadar sürprizlerle dolu olabileceğini gösterdi. En mantıklı, kötü gün ihtimallerini hesaplayarak temkinli hareket eden insanları ve sistemleri dahi ters köşe yapan zorlu bir imtihan içindeyiz. Bu zamana kadar bildiklerimizi, öğrendiklerimizi sezgisel algımız ile birleştirip yeni bir baş etme metodu uygulamamız gerekiyor. Sezgisel algının temelinde ise; hayvanların içgüdüleriyle insan evladının zekâsını birleştirmek yatıyor. 
Her geçen gün yeni söylemler yeni kavramlar ve tanımlamalarla karşılaşıyoruz. En son olanlardan biri de “yeni normal” söylemi. Bu yeni söylemleri ince görmek ve normalleştirme mi yoksa yeni normlar mı doğru değerlendirmek gerekli.  Her normalleşen şey doğru mu, etik mi, insan doğasına, evrene aykırı unsurlar barındırıyor mu, istenen şey gerçekten bu mu, olumlu olumsuz yanları değerlendirilmeden akıma kapılıp gitmek insanı doğasından daha çok uzaklaştırıyor. 

Evde “home office” çalışmak gibi örneğin. Avantajlarının yanı sıra çevremde ki tanıdıklarım ve danışanlarımla görüşmelerimde; “evde çalışırken öğle yemeği bile yiyemez oldum, ekran başından kalkamıyorum, mesai saati bitmiş ben hala mail cevaplıyorum…” ya da özellikle küçük çocukları olduğu için zor durumda kalan çalışanların “bir yandan çocuğu online derslerinin başına oturt, kalkmadan dağılmadan dinlemesini sağla, bir yandan da sürekli gelen iletilere cevap ver, dünya kadar telefon görüşmesi yap…” denildiğini duyuyorum. Öyleyse normal denilen şeyler ne/nasıl olacak? Bu çalışma biçiminin normal olacağını söyleyebilir miyiz? Tatil günlerinde mesai saatleri dışında sırf evdeyim algısıyla normalleşerek çalışılmalı mı?!

Doğamıza dönmenin zamanı geldi de geçiyor. Doğadan, hayvanlardan ve çocuklardan öğreneceğimiz ne çok şey var. Onlarla birlikteyken onlara yeterli alan sağladığımızda, iyileşmek ve iyileştirmek için şifa veren içtenlik, samimiyet, huzur, sükûnet, kabul,  temas, nezaket ve anlayışla dolu derin bir dünya ile sarmalanırız. Onların dünyası henüz geçmişe takılıp kalmalarla ya da gelecek kaygılarıyla yüklü değildir. Sadece bugün ve yaşadıkları an vardır. Sürekli merak eder, sorar, öğrenmeye çalışırlar. Bugün saatlerce uğraşılsa alınamayacak inovatif düşünceye ve hayallere sahiplerdir. Anne baba olarak bitmek bilmeyen soruları cevaplamak, sürekli desteğine ihtiyaç duyan, derdini anlatamayan, bir yandan da bağımsızlık savaşı veren evin ferdiyle baş etmek hiç kolay değildir. Zor görevlerin altından kalkabilmek ancak çocuğun doğasını anlamak ile olur. Anlamak ise onu gerçekten duymayı, dinlemeyi ve gözlemlemeyi gerektirir. Çocuklar sürekli kendi iç dünyalarını aktaran güçlü sinyaller gönderirler. Her ağlamalarında, mızmızlanmalarında, direnç gösterdiklerinde, inat ettiklerinde, yersiz gelen öfkelerinde mutlaka anlatmak istedikleri bir şey vardır. “Çok yorgunum, dinlenmeye ihtiyacım var” diyordur örneğin ya da “ihtiyaçlarımı zamanında karşılamadığında, benden uzaklaştığında kendimi güvende hissetmiyorum” gibi. Onu anlayabilmek anne babanın her şeyden önce onu yargılamadan, olduğu gibi kabul etmesiyle olur. Hayalinizdeki gibi olanla, tanıdığınız başkasının çocuğu ile kıyaslayarak o an’da ve ilişkide kalabilmek çok zordur. 
Çocuklar büyürken ve olgunlaşırken elinden tutmalarını isterler anne babasından. Ama kararında tutmasını. Bırakıverip gidecek gibi elinin ucuyla da değil, sımsıkı yapışarak hareketini kısıtlamasını da. Önemli olan orada, yanında olduğunuzu hissettirmektir. O ağlarken de, öfke nöbetleri geçirdiğinde de, çekinir ve korkanken de… Hep yanında olmaktır asıl olan.

Ağaç imgesi bizim için çok değerli bir doğal kaynak. Doğanın şifa veren güçlendiren enerjisi ile kendi derin içsel kaynaklarımız sayesinde zihin ve beden bütünlüğümüzü sağladığımızda,  korkularımızdan ve günlük hayatın getirdiği stres ve gerilimden uzak, doğru bir destek ve baş etme yöntemleriyle kendimizin ve çocuklarımızın beden ve ruh sağlığını koruyabilir ve hayat kalitemizi iyileştirebiliriz.  Sağlıkla ve sevgiyle kalın… 

Huri Melek Arıcı
Instagram: hmelekarici
Psikolojik Danışman/Psikoterapist/Oyun Terapisti
Melek Arıcı Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri

Kaynakça:
*Levine, Peter A. Kaplanı Uyandırmak, Butik Yayıncılık, 2013, sayfa 45.