HAZIRLAYAN: TOLGA TAMER

Kaç ülke gezdim, kaç şehir dolaştım buna cevap verebilmem için uzunca düşünmem lazım. Çok etkilendiğim yerler, güzelliği karşısında büyülendiğim yerler oldu. Ancak bunların gerçek anlamda çok azına “İşte ben burada yaşayabilirim” dedim.

Barselona bu çok az yerlerden biri. Türkiye’den sonra en rahat yaşayabileceğim, güneşi yılın büyük bir bölümünde insanın yüzüne parlayan, harika restoranlara, eğlenceli bir gece hayatına, her sokağından, her karesinden fışkıran farklı sanat türlerine, şehir yaşantısıyla bütünleşmiş uzun uzuna uzanan plajlarına, fazlasıyla yerleşmiş motosiklet kültürüne, festivallerine, etkinliklerine, tapas – paella ve sangrialarına... Ve tabii ki büyük usta Gaudi’sine...

Ağustos ayında çok sevdiğim bu sıcak Akdeniz şehrine beşinci defa gittim. Eşim Aslı ile bu seferki gidiş amacımız her sene hemen hemen aynı tarihlerde yapılan Sonar Müzik Festivali kapanış partisi OffSonar’dı. Burada tekno müziğin yaşayan efsanesi Carl Cox’u harika bir atmosferde dinledik. Öncesinde sahne alan süper star DJ Dubfire da harika bir performans sergiledi.

OFFSONAR ŞÖYLE BİR KENARDA DURSUN

Festival ve o müzik anlatılmaz yaşanır. Şehre dönecek olursak kıpırtısı hiç bitmiyor. Otelimiz La Rambla üzerindeydi. Daha önce yan kesici kurbanı olduğum bu kafadan çatlak caddede biraz tehlikenin biraz eğlencenin ve Barselona ruhunun içine karıştık. La Rambla’nın arka sokaklarından yürüyerek Gotik adlı bölgeye geldik. Barselona’nın en etkileyici yerlerinden. 
Bir zamanlar Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olan bölge, Ortaçağ’da nasılsa şu an da aynı şekilde öyle duruyor. Büyüleyici bir atmosfer, harika Katalan restoranları, el işi dükkânları, antikacılar, sanat galerileri, barlar ve güzel kafeler…
Eğer Barselona’ya giderseniz Gotik’te biraz zaman geçirmenizi mutlaka öneriyorum.

ADIM ADIM BARSELONA

Şehir iyi bir metro ağına sahip. Yürüyerek gezmek için de her şey harika. Yürürken asla sıkılmıyorsunuz. Cetvelle çizilmiş ve her yeri birbirine benzeyen geniş caddelerde ağaçlar o kadar güzel gölge yapıyor ki yaz sıcağında bile bunalmıyorsunuz. Ancak benim favori ulaşım aracım açık ara farkla scooter. 

Barselona’da scooter kullanmak ayrı bir keyif. Şehrin her yeri, her sokağı scooter’lar için ayrılmış park alanları ile dolu. İnanılmaz pratik ve eğlenceli. Şehrin geniş caddelerinde kırmızı ışığın yeşile dönmesini beklerken bir anda bekleyen araçların önünde 10 –15 motosiklet oluyorsunuz. Sanki birazdan biri startı verecek ve şehrin merkezinde scooter yarışı başlayacak. Takım elbiseli 60 yaşında bir amca, onun yanında şişmanca ve şık giyimli bir iş kadını, hemen onun yanında şortlu ve flip flap terlikli genç biri, ellerinde şehir haritalı bir kaç turist, arada birkaç retro harley davidson vs.

Yeşil yandığında şenlik başlıyor. Şehir merkezi, sahil yolları, muhteşem sokaklar, Barcelonetta Plajı ve Gaudi eserlerine baka baka yaptığımız yolculuklar…

Avrupa şehirlerinin genelindeki kasvet, burada yerini pozitif enerjiye, sıcak insanlara, güzel yemeklere, taze deniz ürünlerine ve hayat dolu birçok aktiviteye bırakıyor. Şehir, hayatı sokaklarda yaşıyor. Avrupa’nın ticari anlamda merkezi olmasa da renklilik ve yaşam biçimi açısından belki de en iyisi.

Tekrar görüşmek üzere Barselona.