M. Emre Esastürk - İnşaat Mühendisi

Proje ile Yuva arasındaki fark...

Barınma hiç şüphesiz insanlığın en öncelikli ve en kadim ihtiyaçlarındandır. Bu ihtiyaç, tarihin ilk dönemlerinde mağara benzeri doğal formasyonlarla karşılanabilmiş olsa da, hemen sonrasında gerek güvenlik gerek konfor amaçlı yapısal düzenlemeler kaçınılmaz hale gelmiştir. Akabinde bu doğal yapılara taş ve ahşap malzemeler kullanılmak suretiyle eklentiler oluşturulmaya başlanmıştır. İşte tam bu noktada tarih boyu biz ‘inşa edici’ler insanlığın barınma ihtiyacını güvenli, ergonomik ve ekonomik şekilde karşılamak üzere çalışmaktayız.

Her ne kadar yapı tarihi boyunca taş ve ahşap taşıyıcı sistemler kullanılarak yapılar inşa edilmiş olsa da sanayi devrimiyle birlikte çimento ve yapısal çelik teknolojilerinin gelişmesi betonarme yapıları rekabet edilemez pozisyona getirmiştir. Bu yenilik, 19. yüzyıla kadar inşa edilmiş tüm yapıların toplamından daha fazla yapının son 200 yılda inşa edilebilmesini mümkün kılmıştır. Yapısal sağlamlık açısından değerlendirildiğinde betonarme yapıları öne çıkaran faktörün aynı anda her iki yönde (sıkışma ve gerilme) yük taşıyabilmesi olduğu kanaatindeyim. Bunun yanı sıra tasarım olarak daha öngörülebilir olması ve maliyet kontrolünde sağladığı avantaj da betonarme yapıları cazip kılmaktadır.

Modern zamanlarda yapıların tasarımı, uygulaması ve kontrolü zemin mekaniği, mimari ve mühendislik disiplinlerinde uzmanlaşmış profesyonellerce yapılmakta, kamu otoritesi tarafından da onay süreçlerinden geçmektedir. Bu işleyişi yaşadığımız evler için örneklendirmek gerekirse:

  • Evimizin kat planlarını ve yerleşimlerini mimarlar tasarlamakta,
  • Jeoloji, jeofizik veya zemin mekaniği alanında uzmanlaşmış inşaat mühendisleri evin yapılacağı parseldeki depremsellik ve zemin profiline uygun raporları hazırlayıp yapısal tasarım alanında uzmanlaşmış inşaat mühendislerine gerekli raporları iletmekte,
  • İnşaat mühendisleri yapı için gerekli kolon ve kiriş boyutlarını gerekli miktarda çelik (inşaat demiri olarak da bilinen) donatıyla projelendirmekte,
  • Makine ve elektrik mühendisleri mimari tasarıma uygun tesisat ihtiyaçlarını karşılamak üzere gerekli tasarımları yapmakta,
  • Tasarımlar yukarıda bahsettiğimiz tüm uzmanlık alanlarında yetkin yapı denetim kuruluşlarınca kontrol edilmekte,
  • Son tasarımı tamamlanan projeler ilgili kamu otoritesine (Belediye, Bakanlık, Başkanlık veya Müdürlük) teslim edilmekte ve onayları alınmakta,
  • Onaylanan projeler benim de uzmanlaşmayı seçtiğim alan olan uygulayıcı uzmanlar tarafından teslim alınmakta, yapı inşa süreci yine yapı denetim ve kamu otoritesi kontrolünde tamamlanmaktadır.

Son denetimlerin ardından artık bizler için birer ‘proje’ olmaktan çıkıp sizler için birer ‘yuva’ formuna geçmektedir.

Listelediğimiz süreçlerin sağlıklı şekilde neticelenebilmesi için tüm paydaşların mesleki yükümlülüklerini ve vicdani sorumluluklarını hakkıyla yerine getirmesi tarihimizin en şiddetli deprem afetini yaşadığımız şu günlerde şüphesiz çok daha mühim hale gelmiştir. Unutulmamalı ki başlangıçta azami verimle olabildiğince seri biçimde ürettiğimiz bu ‘proje’ler satın alanlar için aileleriyle birlikte hayatlarını sürdürdükleri ve nesiller boyu unutulmaz anılarını biriktirerek duygusal bağ kurdukları ‘yuva’lara dönüşmektedir. Başlangıçta ‘proje’ olarak adlandırdığımız yapıların, ailelerin ‘sıcak yuva’larına dönüştükten sonra olası bir afette bu ailelerin hayat hikayelerinin nihayete erdiği mezarlar haline gelmesine engel olmak biz ‘inşacıların’ en mühim sorumluluğudur.

Son olarak, yaşadığımız depremin ardından evlerimizin deprem güvenliği konusunda hepimizin yaşadığı tedirginliği bir nebze olsun giderebilmek için neler yapabileceğimizden bahsetmek isterim.

Öncelikle evimizin hangi yılda hangi deprem yönetmeliği esas alınarak inşa edildiği bilgisini esas almak gerekmektedir. Bu açıdan 1999 depremi öncesinde inşa edilen yapıların -yönetmeliklere uygun olarak inşa edilmiş olsa dahi yüksek risk taşıdığını, acısını taze yaşadığımız Maraş depreminde de net bir şekilde üzülerek teyit etmiş olduk. Bu yapılarda gerekli sağlamlık kontrollerinin yapılması için yaşadığımız bölgede yer alan yerel yönetim veya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Müdürlüklerine başvurabiliriz. Ayrıca alanında uzman özel kuruluşlardan da görüş isteyebilirsiniz. Güncel yönetmeliklere göre inşa edilen yapılarda ise ilgili projeleri, beton ve donatı test sonuçlarını ve yapı denetim raporlarını ilgili müteahhit firmadan talep ederek yine uzman kişi ve kuruluşların görüşüne başvurabiliriz. Tüm yapısal güvenlik faktörlerinin dışında, deprem anında devrilmesi muhtemel eşyalar zemin veya duvara sabitlenerek tedbir alınmalı, evde yer alan yaşam üçgenleri önceden belirlenmelidir. Buna ek olarak, afet anında hayat kurtaran önlemler alınması hususunda tüm aile bireylerinde farkındalık oluşturmanın hayati bir vazife olduğunu unutulmamalıdır.

Evlerimizde güvenle yaşadığımız, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yaşam temennisiyle.

M. Emre ESASTÜRK