Bu başarı hikayesinin starı, hiçbir şeyi zamanın şartlarına uysun diye yapmamış. Tutkularının peşinden gitmiş ve birçoğumuz gibi sevmediği işi değil, tutkularına eşlik eden işleri yapmış. Hepimize ilham olması gereken bir hikayesi var. Haydi gelin başlayalım. Keyifli okumalar…

Gonca Berktay: Sevgili Mert, kendini anlatır mısın?

Mert Küçükaksoy:En zor soru da kendini anlatmak değil mi? Yaşarken farkına varmadığın ayrıntıların bir bütünüsün ve sen şimdi diyorsun ki hadi kendini anlat. Peki dilimin döndüğünce başlıyorum o zaman hazır mısınız Gonca Berktay?

Gonca Berktay: Hazırım Mert Küçükaksoy… Ve bence hayatında mutlu olduğu işlerin peşinden koşan nadir insanlardan olduğunuz için herkesin çok ilgisini çekecek…

Mert Küçükaksoy: 05 Haziran 1981 İzmit doğumluyum. Çok küçük yaşlarda, 13 yaş gibi diyebilirim tutkularımın başında gelen müzikle tanıştım. 

Gonca Berktay: Bir sabah kalktın ve ‘’Ay ben gitar çalayım ve bu benim tutkum olsun. ‘’ mu dedin? 

Mert Küçükaksoy: Babam eski müzisyen olduğu için sürekli müzik vardı hayatımızda. Piyano ve bas gitarla babam sayesinde tanıştım ben. Ortaokuldayken kendi başıma o zamanın Gulf Star Avm’sinde şimdinin Ncity’sinde program yapmaya başladım. Yaşım 14 tabi hatırlatmak isterim. Bir süre sonra Anadolu Ekspres grubuyla çalışmaya başladım. Burçin Tangürek, Özgür Teraman gibi çok iyi isimlerle çalışma imkânı buldum. Sonrasında Kemancı’da çalan bir ekipten teklif geldi misafirimiz ol diye. Teoman’ın, Şebnem Ferah, Mor ve Ötesi gibi isimlerin çıktığı o mabedde yukardan onları dinliyorum ama büyülenmiş durumdaydım. Tam istediğim ve hayal ettiğim yerdeydim nasıl büyülenmeyeyim? Sonra Cihad Abi sahneye çıkıp ‘Çok sevdiğim bir kardeşim var.’ Dedi ve ben kendimi Şebnem Ferah, Teoman’ın önünde şarkı söylerken buldum. Yıllardır sahnede olan Mert gitti dizlerimin bağı koptu o an diyebilirim. Volkan Öktem dedi ki ‘Sakin ol çok güzel geçecek kendin ol yeter.’ dedi ve ben gözlerimi kapattım, başladım. Şarkı bitti ve alkış kıyamet koptu bir daha bir daha bağrışmalar tabii ben müthiş mutluyum falan.. O kadar yokum ki çünkü günümüzün marka isimlerinin hepsi orda her şey hayal gibi falan. Ve o gün gerçekten hayatımın sonuna kadar yapmak istediğim şey bu dedim. Dönüm noktam oldu gerçekten. Tutkumun peşinden koştuğum için uçuk kaçık olarak adlandırılsam da şimdi sevdiği işi yapan nadir insanlardan olmaktan gurur ve onur duyuyorum.

Mert Küçükaksoy: Sonrasında MARYJANE grubunu kurduk. Şimdi Hayal Kahvesinde İzmitlilerin bildiği Maryjane grubuyla güzel bir kitle yakaladık gerçekten. Bu zamanlar da lise son zamanlarıma denk geliyor. Birlikte bir albüm yaptık. Süreç içinde aynı müzik kafasında olmadığımıza karar verdik. Hepsine selam olsun burdan çok severim hepsini. Ben İstanbul’da kalıp Serdar Öztop’la çalışmaya başladım. İstanbul’a geldiğimde en büyük idollerimden biriydi kendisi. Serdar Öztop’la 8 sene beraber çalıştık. Sonra bu süreçte yapmak istediğim müzik tarzından asla vazgeçmedim. 

Gonca Berktay: Müziği bu kadar yaşarken bu işin okuluna gittin mi yoksa alaylı mısın?

Mert Küçükaksoy: İstanbul’a gittiğim dönemde ben bu işi yapmak istiyorsam bunun okulunu okumam gerek dedim.  Akademi İstanbul sınavlarına girdim ve şan bölümünü %100 burslu kazandım. İkinci sene okul yurt dışına satıldı ve bursları iptal ettiler. Bende bunun üzerine İstanbul Devlet Güzel Sanatlar’ın sınavlarına girdim. Jüride Haldun Dormen, Şebnem Sönmez gibi dev isimler vardı. Sınavlarımın sonuçlarıyla, bileğimin hakkıyla seçilen 20 kişiden biri ben oldum. 

Gonca Berktay: Gamer’lık serüveninden bahsetsene? 

Mert Küçükaksoy: Çok iyi bir gamerım aynı zamanda uluslararası turnuvalara katılıyorum. Oyun da benim için bir tutkuydu ve bunu da çok güzel taçlandırdığımı düşünüyorum. Kara kutudan Comodor 64’den başlayan bir serüven bu aslında. Oyun oynamak benim hayatımın dışına çıktığım ve başka bir dünyaya gittiğim bir sihir gibi de diyebilirim. Bu nedenle çok seviyorum. Bu tutkumla birlikte müzik tutkum da devam ediyor tabii.

Gonca Berktay: Bu iki tutku sana nasıl bir yol açtı?

Mert Küçükaksoy: Bana “SES MÜHENDİSLİĞİ” yolunu açtı. Oyun müzikleri yapmak bu işin matematiğini çözmek çok çekici geldi. 35 yaşından sonra okul birincisi olarak Ses Mühendisi oldum. İlk üç derecesinde olduğum için ses firmaları bizi hemen bünyelerine katmak istedi. Sonrasında akıllı ses sistemlerinin başına geçtim.

Gonca Berktay:Ben biliyorum bir tutkun daha var, onu anlatsana?

Mert Küçükaksoy: Müzik benim iyileştirici tarafım. Oyun kısmı sorunlardan uzaklaştığım sihirli bir dünya. Motorsiklet ise kendimi huzura kavuşturduğum beynimi çalıştırdığım bir alan diyebiliriz.  Çünkü ne kadar stresli de olsam motora atlayıp yol yapıyorum ve eve dönüp huzurlu uyuyabiliyorum.  Bir yerden bir yere gitmek için kullandığım bir araç değil o. O benim oğlum. Tamamen benim için bir tutku…

Gonca Berktay: Hayatınızda başka tutkunuz var mı?

Mert Küçükaksoy: ANNEM… Babamı lisedeyken kaybedince annemle arkadaş olduk. En yakın arkadaşım diyebilirim. Hem anne hem baba olmak bence onu çok zorladı ama çok iyi idare etti. Her şeyi konuşabildiğim her şeyimi bilen tek insan. Onun dünyası benim. O da benim dünyamda bambaşka biridir. Hayallerime hep destek oldu. Aman müzisyen mi olacaksın demedi hiç…

Gonca Berktay: Tutkularının peşinden gitmeyi yolun başında seçen neredeyse kimse yok etrafımda. Herkes bir istenilen işle ya da hayat tarzıyla başlamış sonra tutkusuna ulaşmış ya da hala başkalarının seçtiği hayatı hala yaşamaya devam ediyor. Bunu yapmak zor olmadı mı? Yani tutkunun peşinden gitmek güç olmadı mı?

Mert Küçükaksoy: Kolay olsaydı herkes yapardı sanırım. Bilinmeyene doğru bir yolculuktu. Bir de gerçekler vardı, hayatın gerçekleri. Yaşamak için para kazanmak gerekiyordu ve müzisyensen bu çok standart bir seviyede gitmiyor. Evet çok güzel işler yaptık güzel paralar kazandık ama mesleğe olan aşkımdan işlerin yavaş olduğu zaman bırakmayı hiç düşünmedim. Evet bir yandan kurumsal firmalarda satın alma uzmanı sonra müdürlüğü yaptım ama bu benim yan işimdi. Zaten müzik benim için iş de değil. O benim için tutku!!!

Gonca Berktay: Şimdi neler yapıyorsun?

Mert Küçükaksoy: İstanbul’da müzik yapmayı seviyorum ancak şimdi ses mühendisliği tarafımla sahne amirliği yapıyorum. Koray Avcı ile birlikte dünyanın ve Türkiye’nin her yerine çalışıyoruz. Kocaman bir ekip var ve çok yoğun çalışıyoruz. Çok da yoruluyoruz ama şahane bir ekiple çalışmak tüm yorgunluğumu alıyor. İşimi çok seviyorum. Tutkularımın peşinde koşmaktan vazgeçmediğim için şimdilerde kendimi bir kez daha kutluyorum.