PROF. DR. ORHAN ELİBOL
BELİRTİLER GÖZDEN KAÇABİLİR
Türkiye’de, 40 yaş üzerinde yaklaşık her 100 kişiden birinde görülen ve toplam körlüklerin %30’unun sorumlusu olan göz tansiyonu hastalarından, sadece beşte biri bu ciddi durumun farkında. Prof Dr. Orhan Elibol, glokom rahatsızlığının her yaşı etkileyebileceğini söylüyor. Prof. Dr. Orhan Elibol, glokomun ağrılı bir tipinin daha olduğunu ve “gözlerde aniden ortaya çıkan şiddetli ağrılar, kanlanma, ani görme kaybı ve ışık etrafında hareler görme gibi belirtiler görüldüğünde; hastaların hiç zaman kaybetmeden bir göz hastalıkları uzmanına gitmeleri çok büyük
önem taşıyor. Sinsi bir hastalık olan glokomun oluşumunda, göz içi basıncı yavaş bir şekilde artar ve görmeyi etkileyen sinir hasarı da bununla birlikte yavaşça ilerler. Hastalar, bu sebepten ciddi ağrılar hissetmeyebilirler. Erken teşhis ve tedaviye başlanmasının önemi; bu rahatsızlık sebebiyle oluşabilecek olan görme kayıplarının, ne yazık ki geri döndürülme şansı olmamasından dolayı kaynaklanıyor.” şeklinde konuşuyor.
GENETİK FAKTÖRLER BÜYÜK ROL OYNUYOR
Glokomda genetik yatkınlığın en önemli risk faktörleri arasında olduğunu belirten Prof. Dr. Orhan Elibol, “anne, baba, kardeş gibi birinci derecedeki akrabalarda göz tansiyonu rahatsızlığı bulunan kişilerde, hastalığın görülme şansı 10 kata kadar daha fazla olabiliyor. Bu sebepten genetik faktör ve aile geçmişinde glokom bulunması, en önemli etkenlerden biri diyebiliriz. Genetik yatkınlığın yanı sıra; ilerleyen yaş, diyabet hastalığı, şiddetli kansızlık, tansiyon, migren, kortizon tedavisi ve göz yaralanmaları gibi pek çok faktör, glokoma yakalanma riskini yükseltiyor. Bu gibi rahatsızlıklardan şikayetçi olan hastaların erken tespit amacıyla düzenli göz muayenelerini gerçekleştirmeleri, görme yetilerini kaybetmemeleri ve glokomun zamanlı teşhisi açısından çok büyük önem taşıyor” diyor.
TEŞHİS İÇİN DETAYLI BİR GÖZ MUAYENESİ ŞART
Glokomun açık açılı ve dar açılı olmak üzere iki türü olduğunu belirten Prof. Dr. Elibol, “her iki türü de erken teşhis ve tedavi uygulamaları yapılmadıkça, körlüğe kadar gidebilecek ciddi görme kayıplarına yol açabilir. Görme alanında glokoma bağlı ciddi bir kayıp olmadıkça, hasta bu kayıpların farkına varmaz ve bu sebepten dolayı düzenli göz muayenelerinin gerçekleştirilmesi gereklidir. Tanı aşamasında göz içi basınç, kornea kalınlığı, bilgisayarlı görme alanı ve optik sinir başı ve lifi ölçümleri gerçekleştirilir. Detaylı bir göz muayenesinde gerçekleştirilen bu ölçümler sayesinde, erken tanı koyularak ileri dönemlerde yaşanabilecek ciddi görme kayıplarının önüne geçilmesi mümkün. Glokom tedavisinde ise üç yol mevcuttur. İlaç kullanımı bu yöntemlerin ilkidir. Göz sıvısının üretimini kısıtlayan veya çıkışını artırarak düşüren bu ilaçlar, belli aralıklarla alınır ve hayat boyu kullanılır. Ancak ilaç ile göz tansiyonu düşmeyen hastalara, cerrahi veya lazer tedavi yöntemleri uygulanır. Her iki tedavi yöntemiyle de başarılı sonuçlar elde etmek mümkün” diyerek sözlerini tamamlıyor.
Yorumlar (0)