Merhaba Veysel Bey. Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiz? 

1980 Van doğumluyum. Çiftçi bir babanın oğluyum. 13 kardeşiz. Evliyim ve 3 tane güzeller güzeli kızım var. Ailemle birlikte Değirmendere’de oturuyorum. 

Kocaeli’ye geliş maceranızı anlatır mısınız?
Ailemden ilk ben geldim Kocaeli’ye. Zor bir süreçti. Çünkü 13 yaşındaydım. Kuzenim yüksekokul okuyordu Kocaeli’de; yaşım küçüktü ama beni götürmesini söyledim. Önce onu ikna ettim, sonra ailemi. Annem çok ağladı beni gönderirken çünkü uzağa gitmemi hiç istemiyordu. Zor ikna ettim, sonunda geldim ve Kocaeli’deki hayatım başlamış oldu. 
Bir sene burada kaldım, gurbete çıkıp para kazanmak istiyordum. Van’dan buraya gelmek zordu. Babama ayağımda ayakkabım olmadığını söylediğimde elini cebine attı ve hiç parası yoktu. Ayakkabı almak ve beni yeni ayakkabı ile buraya göndermek istiyordu ama çok yoksulluk çekiyorduk ve ben parmaklarımın gözüktüğü yırtık ayakkabılarım ile Kocaeli’ye geldim. Bunu asla unutamam. 
Bir sene ailemle hiç görüşemedim. Köyde bir ankesörlü telefon vardı muhtarın cevapladığı. Canı isterse açıyordu, istemezse aileme ulaşamıyordum. 
Bir sene sonra ailemi bir kış günü ziyaret ettim; çok özlemişler diye düşünmüştüm ama beni tanımadılar. Ergenlik çağındaydım, bir senede değişmiştim. 
Dünya Van’dan ibaret değilmiş diye düşündüm o bir yılda. Kuzenim beni geldiğim gibi bıraktı buraya; inşaatlarda kaldım diğer işçilerle birlikte. 

İlk yaptığınız iş neydi burada?
Değirmendere’de trafo vardır; onun orada bir inşaata başlanmıştı. Ben de çalışıyordum. Fakat 13 yaşındaydım ve diğerlerinden çok küçüktüm. O yüzden getir götür ve taşıma işleri yerine yemek yapma işleri verilmişti bana. Hatta bir keresinde piknik tüpü yandı. Ben de heyecandan üçüncü kattan tüpü attım. Bu sefer de inşaat yanmaya başladı. Çok zor söndürülmüştü. Bu anımı hatırladıkça gülüyorum. Çok korkmuştum, nefes nefese kalmıştım. 
Bir kalıp peynir alırdık marketten. İçi boş bir buzdolabımız vardı. Kahvaltıda margarin yağ ve çayla kahvaltı yapardık. O aldığımız peyniri bölüşürdük. Hatta buzdolabını geceden zincirle bağlardık ki kimse o peynire dokunmasın... Şimdi soframda 10 çeşit peynir olmadan kahvaltı başlamıyor. Kıbrıs’tan, Hollanda’dan peynirler geliyor ama inşaattaki o peynirin tadı hiçbirinde yok... 
Fikirlerim, beynim hep yöneticilik vasfıyla çalıştı. Şantiyelerde çalıştım, sıva yaptım, boya yaptım, dekorla ilgilendim, kum eledim. Yani hem bu iş hem de Kocaeli benim dönüm noktamdı. 
Bende bir hırs vardı, kendi hayatımı kendim kuracak ve kimsenin altında çalışmayacaktım. 15 yaşlarındaydım sanırım, bir Almancı kadın vardı, inşaat yapacaklardı Kocaeli’de. Not defterim ile gittim, “Bu işe talibim” dedim. İnşaatın sıva, boya işlerini yapmak istediğimi söyledim. “Yaşın küçük, yapamazsın” dedi. Ben de “Bana para değil, şans verin” dedim ve ertesi gün 7-8 usta ile kadının kapısında belirdim, “Biz geldik, inşaatı yapacağız ama malzeme yok” dedim. Kadın şaşırdı, gülümsedi ve o gün hepimiz işe başladık. Ama para yok, gelen ustalara kazandıklarını veremiyoruz diye endişelenirken ilk kazandığım parayı almış oldum. Ama paralar Mark olarak verildi. E ben anlamam bu paradan... 
Bankaya gideceğimi öğrendim ve bankadan çıkarken tüm personelime yetecek param vardı. Hem de tomarla! O gün çok mutlu oldum. İki ay sonra o işi bitirdik. Bana “Gel evladım ol” dedi ama ailem çok değerliydi, çok bağlıydım; vazgeçemezdim. Aylar sonra bile bana para verdiler, haklarını ödeyemem...

Kocaeli ile Van’ı kıyaslasanız ne gibi farklılıklar çıkar insan ilişkileri ya da ortam hakkında?
Van benim için çok özeldir. Çocukluğumda Kocaeli ailemi bırakıp geldiğim, onlardan uzak kaldığım ve kötü günler geçirdiğim için sevemediğim bir yerdi. Çok güneş açmaz, isli, sisli, kötü bir havası vardı buranın. 
Ama şimdi insanları tanıyorum, saygı görüyorum, sevdiğim ve sevenlerim var. Ticari hayatım tamamen buraya endeksli. Küçükken sevmediğim Kocaeli’ye çok alıştım. İyi ki gelmişim. Burada hayatımı kazanıyorum. Çocuklarımı büyütüyorum. 

 

Bir aile şirketindesiniz. Aslında aile şirketi grupları dersek daha doğru olur. Bize biraz ailenizle ilişkilerinizden bahseder misiniz?
Ailece birbirimize çok bağlıyız. Kimse kimsenin öne geçmek istemez. 
Biz 7-8 kişi aynı döşekte büyüdük, Vizontele filmindeki gibi. Yorganı çeke çeke uyurduk. Yoksul ama çok keyifli bir kardeşlikti bizimki. Her zaman küçük kardeşlerimize kol kanat gerdik. Kültür olarak kardeşliği hep benimsedik. 
Birbirimize yakın yerlerde oturuyoruz kardeşler olarak. İki gün görmesek özlüyoruz, hemen arıyoruz. Üç kız, on erkek kardeşiz. Bir ablamız Van’da, onu ziyarete gidiyoruz. Aile ilişkilerimiz çok güzeldir. 
Maddi yönden herkes başarılı olmak için hırslıdır. Ekonomik olarak güçlü olmaya çalışıyoruz. 
Hepimiz inşaat işindeyiz. Aile şirketimizde 7-8 grubumuz var. Ben Azad İnşaat’tan sorumluyum. 

Hangi takımı tutuyorsunuz?
Hasta Galatasaraylıyım. Kombine biletlerim vardı. Son maçlardan birinde arabamı otoparkta çizdiler. O yüzden kızdım, bir daha gitmedim. 
Doğuştan Galatasaraylıyım ama ailede çoğu Fenerbahçeli  Rahmetli babam da Trabzonspor’u tutuyordu. 
Babam çiftçiydi, okumamıştı ama çok kültürlüydü, her şeyle ilgilenirdi...

Seyahati sevdiğinizi duyduk, neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Tek başıma seyahat etmekten hoşlanmam. Sevdiklerimle gezmeyi severim. Tüm dünyayı gezmek istiyorum, bütün kültürleri görmek istiyorum. Tayland, Rusya, Almanya, Hollanda, Romanya, Kıbrıs.. Birçok ülkeye gittim ama en çok görmek istediğim yer New York ve Las Vegas. Amerika vizesi için başvuru yapacağım, umarım çıkar. Eğlenmeyi ve gezmeyi çok seviyorum. Yanımdakilere daima enerji veririm. Arkadaşlarım benimle çok eğlendiği söyler. İşim gereği çok ağır gözükürüm ama eğlenceliyimdir. 

İş dışında neler yapıyor Veysel Çetin?
Bu ara işlerimin yoğunluğu sebebiyle boş zaman bulamıyorum. Ama bulduğum an çocuklarımı sinema ya da tiyatroya götürmeye çalışıyorum. Onlarla zaman geçirmeyi seviyorum. Bu ara uyumaya bile zaman bulamıyorum yoğunluktan...

Hayatta en çok neye sinirlenirsiniz? 
Çok sinirli biri değilimdir. Arkamdan kuyumu kazan olursa, ihanet eden olursa çok kızarım. Terazi burcuyum, düşünmeden konuşmam ama bazen dengesizliklerim vardır. Gereksiz tepki gösterebilirim. Kolay kolay kızmam ama kızınca yanımda kimse durmasın. 

En büyük hayallerinizden biri nedir?
Kendi hayatımı ünlü bir yazardan yazılmış bir kitap olarak okumak isterdim. Çocukluğumdan bugünüme, benim hayat hikâyemi herkesin gözleri dolarak okuyacağını düşünüyorum. Çünkü çok zor bir hayatım oldu. Siz aç kalma hissini bilir misiniz? Ben çok iyi biliyorum bu hissi...

ÖRNEK BİR BABA: VEYSEL ÇETİN 

Haziran sayımızın kapağına konuk olan Veysel Çetin’e tam da bu ayda, babalar gününün kutlandığı Haziran ayı röportajımızda “Baba olmayı” soruyoruz...

Baba olmak nasıl bir duygu? 
Muhteşem bir duygu! Bana göre babalık çok kutsal bir şey. Ben çok iyi bir baba olduğumu düşünüyorum. Çocuğumu uykusunda severken bile besmele çekiyorum, nazar değmesin diye. Öyle seviyorum nasıl anlatayım. Onlarla yürümeyi, konuşmayı, eğlenmeyi, sinemaya gitmeyi çok seviyorum. Kızlarımla zaman geçirince mutlu oluyorum. Hayattan aldığım tek zevk onlarla yaşadığım anlar diyebilirim. Biraz önce seyahati filan konuştuk ya, aslında benim bütün hayatım, bütün zevkim çocuklarım. Hepsini sevme şeklim farklı. Onların eğitimi için elimden gelenin fazlasını yapıyorum ve yapacağım da. Hayatımın sebebi onlar. 

Gelecekte Azad İnşaat bünyesinde çalışmalarını ister misiniz?
Tabii ki isterim. Ama inşaat işi çok zor. İnsanları mutlu etmek de öyle. İnsan çocuğuna ne kadar değer veriyorsa, inşaat sektörüne de o kadar değer vermek zorunda. Çok zorlanırlar ama isterlerse hayır demem. 

Ne zaman başladı Azad İnşaat ile yolculuğunuz?
Ufak bir birikimimiz vardı. Onunla bir ev aldık paramız karşılığında. Taşeron firma olarak zaten bu sektördeydik, inşaatla ilgili yüklenici firma görevi üstlenmiştik. Bir gün “kendi firmamızı neden kurmuyoruz” diye düşündük ve kurduk. 

Peki neden ismi Azad?
Azad özgürlük demek. Yeğenimin ismiydi, o yüzden koyduk bu ismi. Özgür olduğumuz için de çok güzel oldu...

Sonrasında neler yapıldı Azad İnşaat’ta?
Fikir ayrılıkları vesaire derken bir anda tek kaldım. “Bu işi bir daha yapmayacağım, bir büfe işletirim, evime sadece ekmek götürürüm” dedim sürekli. Çok yorulmuştum. Ama sonra düşündüm ki bırakırsam bana gülerler, bıraktı derler... Bir evim vardı, onu sattım, o parayla işime devam ettim; bu günlere geldim... 
Ailece birbirimize hep bağlıydık. Zorlu süreçlerde bir araya geldik yine. Kimse kimseyi zor anında bırakmaz bizim ailede ve bırakmadık da. 

Bugüne kadar neler yapıldı Azad İnşaat markası altında?
Evim satıldıktan sonra, 2007-2008 zamanlarında o zamanki CHP meclis üyesi Ahmet Elmas subay oğluna ev alacağını söyledi. Hiç param yoktu. “Burayı çok beğendim, 5 ay sonra oğlum evlenecek. Ama daha yeni temel atmışsınız, yetiştiremezsiniz” dedi. “Yetiştiririm” diyince inanmadı. 20 gün sonra oradan arabayla geçince bir de bakıyor, biz üçüncü katı çıkmışız bile. 
Bir gün telefonum çaldı. Arayan Ahmet Elmas’tı, benimle görüşmek istediğini söyledi ve ofise geldi. “Ben sana inanmadım, özür dilerim” dedi ve bütün parasını masanın üstüne bıraktı, evi aldı. Ev düğünden 1 ay önce tertemiz bir şekilde kendilerine teslim edildi. Nur içinde yatsın, benim için en özel anılardan biridir bu. İlk projem oydu...
O günden sonra da Gölcük ve Değirmendere’de çok güzel projeler yaptık. Bizim için öncelik “güven” idi. Bölgemizde Karadenizli ve Gürcü çok. Haliyle farklı kültürden gelen biri olarak burada barınmak da zordu. Hatta ev sattığım kişilerden biri bana “Karşı komşum sizden ev aldığım için beni çok eleştirdi, Kürt’ten ev alınmaz dedi ama ben onlara karşı geldim, sizden ev aldım” dedi. O an çok üzülmüştüm, bu kadar farklı gördükleri için. Ama biz yaptığımız kaliteli işlerle kendimizi kanıtladık burada. Dişimle, tırnağımla kaza kaza geldim ben bugüne. Kimseyi yarı yolda bırakmadım, bu şekilde de kabullendi insanlar bizleri. Gezin projelerimizi, seneler sonra bile bizden doğan bir sıkıntı var ise (menteşe, eve su basma, dolap düşme, kapı sökülme vb.) biz hep arkasında oluyoruz bunun. 

Bir ev yapmak ne kadar süre alıyor?
Projeye göre değişiyor. 30-40 konutluk proje 1 yılda toparlanıyor. Daha küçük projelerimizi de 7 ayda tamamlıyoruz. Deneyimli ve sağlam ekiplerle çalışıyoruz.

İçinize sinen en güzel projeniz hangisi Veysel Bey?
Hayalimdeki projeyi daha yapmadım...

Şimdiki projeden bahsedebilir misiniz? 
Şu anda Karamürsel 4 Temmuz’da bir projemiz var. Cezaevi’nin alt tarafında 18 konutluk bir proje. Doğa ve deniz manzarası var. Anket yaptık, havuz istemediler, biz de kapalı otopark yaptık. 2+1 ve 3+1 dairelerin yer aldığı, 127 metrekare ve 150 metrekarelik bir proje. 
Değirmendere’deki Azad Konutları ise 3+1 ve 4+1 dairelerin yer aldığı 127, 156 ve 210 metrekare büyüklüğünde bir proje. 

Neden Kocaeli’de projeniz yok da hep Değirmendere, Gölcük, Karamürsel’de var?
Ben burada ekmeğimi kazanmaya başladım, buranın bendeki manevi değeri çok ama çok büyük. Burası bildiğimiz bir bölgeydi ve insanlar bizi tanıyordu. Kocaeli’de çok yakında büyük bir proje yapacağım. 


Aile şirketinde çalışmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Aile ile çalışmak biraz zor, duygusallık işin içine giriyor. Aile üyelerinin başında olduğu inşaat firmaları olarak bir grup olsak, Kocaeli’nin en büyük grubu olacağımızı düşünüyorum. Avantaj olarak birlik beraberlikte çok güçlü bir aileyiz. 

Bir sonraki projeniz nedir?
Sürpriz olsun. Çok yakında hayalimdeki projeyi bütün Kocaeli duyacak 

Röportaj: Fulya Küçükaksoy
Fotoğraf: Emre Canbulat