"Kentimizin, güzelliğine ve dokusuna uygun, fark yaratan yapılara ihtiyacı var. Bu yapıların yüksek işlevsellik ile donatılmış ve belli bir mimari standartta olmasını istiyor ve çalışmalarımı bu yönde sürdürüyorum." 

Olbia Mimarlık'ın kurucusu Mimar Özge Ulusoy Ulugün farklı bakış açılarını ve mimari düşüncelerini anlattı..

Merhaba... Ben, Özge Ulusoy Ulugün. Mimarlık kariyerime, her sene yaptığım şantiye ve ofis stajlarını saymazsak; 2015 yılında İstanbul’da büyük bir proje yönetimi firmasının genel merkezinde başladım. Daha sonra aynı firma bünyesinde Türkiye’de ilk, Avrupa’da ikinci kez inşa edilen Greenox Residence projesinin şantiyesinde görev aldım. Projenin özelliği; cephesi boyunca devam eden bir dikey bahçenin olması, ayrıca binanın da Green Buildings dediğimiz, yeşil bina özelliklerini taşıyarak Leed ve Edge sertifikalarını almasıydı. Bütün bu sertifika süreçlerini yönetip, binanın inşaatını tamamladıktan sonra kendi doğduğum, büyüdüğüm şehre İzmit’e dönmeye karar verdim. 2019 yılında, Olbia Mimarlık ismi ile şu an başında olduğum şirketi kurdum ve 3 senedir aktif olarak tüm Kocaeli bölgesine mimari proje hizmeti vermekteyiz. 

“Ofisimiz, Başiskele sahilinde, Wellborn Hotel’in giriş katında bulunmaktadır.“

Ben tasarımın bir bütün olduğuna inanan bir mimarım. Yaptığım işlerde taşıyıcı sistemden, mekanik aksamların nereden geçeceğine, TV ünitesinin nerde olması gerektiğinden, elektrik anahtarlarına kadar, her şeyi en ince ayrıntısıyla düşünmeye çalışırım. 
Özgün işler çıkarmayı seviyorum. Yaptığım işlerde tasarım işveren tarafından tamamen bana bırakıldığı takdirde, daha iyi sonuçların ortaya çıktığını garanti edebilirim. Hem kullanıcı daha mutlu oluyor hem de dışardan bakıldığında bir mimar dokunuşu olduğu hissediliyor. Tasarım sürecinde kullanıcının talepleri ve ihtiyaçları benim için ilk sıradadır. İşlevsel olmayan birmekân, yeterince iyi düşünülmemiş demektir. İşlevsellik ve estetik birlikte olduğu sürece iyi bir tasarımdan bahsedebiliriz.
Bence bir mimarın vizyonu çok yüksek olmalıdır. Kendimizi sürekli geliştirmeye çalışmalı, yeni yerler görmeli, yeni malzemeleri takip etmeli, alternatiflere açık olmalıyız. Çok hızlı gelişen bir sektörün elemanlarıyız. Hani çok okuyan mı bilir çok gezen mi diye tartışılır ya; ben mesleki açıdan çok gezmenin faydalarını görüyorum. Bizim için malzemeye dokunmak, hissetmek, mekânı deneyimlemek çok önemlidir. Dergilerden gördüğümüz, ders kitaplarında incelediğimiz ünlü mimarların ikonik yapılarını, içine girmeden tam anlamıyla idrak etmemiz mümkün değil. 


Bizler her şeyden önce yaratıcı olmalıyız, üç boyutlu düşünebilme yeteneğine sahip olmalıyız. Bu özelliklerimizi de ancak deneyimlerimizle güçlendirebiliriz. 
Öte yandan toplumun da bu bakış açılarını desteklemesi gerekmektedir. Bölge, toprak, konum, kişi önemsenmeden her yere aynı yapıları uygulayan kişilerin veya estetikten uzak, kent ölçeğini, mahalle bütünlüğünü bozan yapıların önüne geçilmelidir. Siyasi otoriteler tarafından yönetmelikler güncellenip, tasarıma müdahale noktasına gelen bazı maddeler değiştirilmeli ve yaratıcılığın önü açılmalıdır. Fakat aynı zamanda kent estetiğini bozan projelere de onay verilmemelidir. Kent bütünlüğü göz önünde tutulmalıdır. Ne yazık ki sektörümüzün toplum nezdinde geldiği konum internetten bulunan ve taklit edilmeye çalışılan örneklerden ibaret olmuştur. Bir kere inşaat yapılışına şahit olan şahıslar, mimar kimliğine bürünerek hatalı örnekler oluşturmaya başlamış, kendi meslektaşlarımız da zaman zaman bu kişilere ön ayak olmuşlardır. Bu durumun ivedilikle sona ermesi ve aldığımız eğitimlerin karşılık görmesi gerekmektedir. Kocaeli’nde güzel işler yapan veya yapmaya çalışan müteahhitler, vatandaşlar da yok değil aslında. Fakat onlarda da enteresan bir bakış açısı var. 


Bizim kentimizde ‘’İstanbullu Mimar’’ diye bir ifade oluşmuş. Büyük projeler genelde İstanbul’da ofisi olan mimarlara veriliyor. Burada yaşayan, çalışan, para harcayan ve para kazanan diğer meslektaşlarımla bir araya gelip bu konuyu konuştuğumuzda, aslında nasıl bir potansiyelin harcandığına şahit oluyor ve üzülüyorum.
Aynı eğitimi aldığımız, belki de kişisel gelişimimizle bir adım önde olduğumuz insanlar sadece İstanbul’u marka olarak kullandıkları için, daha iyi proje çıkartacakları algısı uyandırıyor. “İçinde yaşadığımız kentin ihtiyaçlarını bizden iyi kimse bilemez. Bahçecik’e kışın ne kadar kar yağdığını, yürüyüş yolunda eskiden geçen trenin sembolik değerini, şimdi yaşanan kuş problemini, Kartepe’nin dört mevsim doğal güzelliklerinin en iyi noktalarını, Değirmendere’de gençlerin akşamüstü oturup sohbet ettiği ve basketbol oynadığı noktaları, yaşadığımız bölgelerde yağmur sonrası oluşan su problemlerini, yeni yapılan sahil hatlarında gün batımı zamanı insanların mangal yapmayı çok sevdiğini bizlerden başkası bilemez, anlayamaz. Çünkü biz bu toplumun birer parçasıyız.“ Projelerimizle yaşanan sorunlara müdahale edebilir, alışkanlıklarımızı pekiştirecek çözümler bulabiliriz. 
Bu nedenle herkesin artık mimarların kıymetini bilmesi ve mesleğimizi anlaması en büyük arzumdur. Ben dahil, tüm meslektaşlarımın en az bir adım daha öne gideceği, kıymetimizin bilineceği, kentimizde yapılan işlerin kentimizde çalışan mimarlara verileceği, ekonomimizin sağlamlaşacağı, sağlıklı, huzurlu bir yıl dilerim herkese. 
Olbia Mimarlık kapıları fark yaratmak isteyen herkese her zaman açıktır. 

 

 

*******

Körfez Mah. Cevher Dudayev Cd. No:53 İzmit/KOCAELİ

0532 605 08 40

instagram: olbiamimarlik