Yaramaz, tembel ve mızıkçı… Aslında bu kelimeleri maalesef ki ne kadar çok kullanıyoruz. Ama bir o kadar da itici ve gerçeklikten uzaklar değil mi? Son yıllarda sıklıkla karşılaştığımız, özellikle de okul çağına giden çocuğumuz varsa araştırdığınız ve bu kadar yaygın olmasına rağmen de yanlış bilgilerimizin çokça olduğu bir konudan bahsetmek istiyorum. DEHB, yani Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu. Belirtilerini iki başlık altında toplarsak bunlardan ilki odaklanma yani dikkat eksikliği, diğeri de aşırı hareketlilik ve dürtüselliktir. Bazen çocukta sadece dikkat eksikliği belirtileri görülebilirken bazen de hepsi bir arada da görülebilir.

DİKKAT EKSİKLİĞİ

Dikkat eksikliği denildiğinde diğerleri kadar dikkatli olamama durumunu anlamamıza rağmen aslında bu bir odaklanma sorunudur. Çocuğunuz sınıfa girdiğinde ya da ders esnasında, dikkatini bütün uyaranlara vermeye çalışır. Bu da onun odaklanmasında bir problem oluşturur. Ama aynı çocuk ilgi alanına giren konularda bütün dikkatini tek bir konuya odaklayabilmektedir.  Saatlerce hoşlarına giden bir kitabı okuyabilir, lego ya da puzzle yapabilirler. Bu da ailelerin kafasını karıştırır. Ama ilgisini çekmeyen, genellikle maalesef ki akademik olarak nitelendiren konularda sorunlar yaşamaya başlar. Ödev yapmak, ders dinlemek ve not almak, odasını toplamak ve hatta sofrada aile ile birlikte yemek yemek, en sık karşılaşılan odaklanma sorunun görüldüğü yaşantılardır. 

Bu odaklanma sorununun çok daha iyi canlandırılması açısından genellikle ailelere bilgi verirken kullandığım ahtapot metaforundan bahsetmek istiyorum. Diyelim ki çocuğunuz ödev yapmak için odasına gitti, defterini ve kitabını açtı ödevine başladı. Bildiğiniz gibi ahtapotun 8 kolu vardır. 2-3 kol ödevi yapmaya başlar. Boşta 5 tane kol dolaşıyor. O kollar etrafı kollamaya başlıyor, acaba ne yapsam diye. Oyuncaklarımla mı oynasam? İçeriden televizyon sesi geliyor, oraya mı baksam? Tuvalete mi gitsem acaba? Hafta sonu ne yapsam? Ve çoğunlukla da olay şöyle sonuçlanır: Kollardan bir tanesi elini çok ilginç ve ilgisini çeken bir şeyin üzerine koyar ve der ki: “Arkadaşlar haydi gelin burada çok ilginç bir şey var.” Ve bütün kollar, yani dikkat aniden oraya yönelir. Çocuk bunu bilerek yapmaz, fark etmez bile. 

Dikkat eksikliğinde bir diğer ana problemde ise, ebeveynlerin sürekli hadi kızım, hadi oğlum dediklerini duymamızdır. Bunun sebebi ise planlama problemidir. Yapılması gereken ya da yapmak istediği işleri doğru sıralamaya sokamazlar. Şimdi 30 gün sonra teslim edilmesi gereken bir proje ödevi, bir hafta sonra izlemesi gereken bir film ve ertesi gün matematik sınavı olan bir öğrenciyi düşünelim. Normal de olması gereken sıralama malum ancak dikkat eksikliği yaşayan bir çocuk önce filmi izleyip sonra proje ödevine başlar ve sınavına çalışacak vakti kalmaz. Ya da çocuk zevkle bütün dikkatini vererek bir kitabı bir gecede bitirir. Bu kulağa harika geliyor değil mi? Ama bunu sınavdan bir gece önce yapar.  

40 dakikalık bir görev ya da sınav düşünelim. Bu çocuklarda ilk 5 dakika ile son beş dakika arasında büyük farklar vardır. İlk 5 dakika da müthiş başarılıdır ancak bu performans giderek düşer. Bu görev ya da sınav 5’er dakikalık 8 güne yayılmış olsaydı sonuç muhteşem olurdu. Yani uzun soluklu görevler bu çocuklara göre değildir. 

Ve son olarak da bu çocuklar bu yüzden hayatlarından tam da anlayamadıkları bir nedenden dolayı sürekli olarak yetersiz, kusurlu, maymun iştahlı, sakar gibi etiketlemelere maruz kalırlar. Erken müdahale edilmediğinde bu durumun ergenlik ve yetişkinlik döneminde ki yansımalarında ise yazımın sonunda değineceğim.

HİPERAKTİVİTE VE DÜRTÜSELLİK

Hiperaktivite dediğimiz durum ise genellikle yaşla bir değişim gösterir. İlk başlarda hiç yerinde duramayan, bir odaya girdiğinde, bir misafirliğe gittiğinizde her yeri karıştıran, eve misafir geldiğinde sizi konuşturmayan ve koltuk tepelerinden inmeyen, motor takılmış gibi sürekli hareket halinde olan, oturamayan, bekleyemeyen, söz kesmeden duramayan bir çocukta; yavaş yavaş bu hareketlilik azalmaya kendini dürtüsellikle yani düşünmeden hareket etme, düşünmeden davranma ile ilgili sıkıntılara bırakır. 

Hiperaktif çocuklar genellikle sessiz bir şekilde bir aktiviteyle meşgul olamazlar. Sinema veya tiyatroya gittiğinde sonunu getirmekte zorlanır genelde aralarda çıkmak isterler. Sıraya giremezler ya da arkadaşlarıyla sıralı bir oyun oynuyorsa sırasını beklemeden hemen öne geçebilirler. Dürtüsellik boyutunda ise içlerinden geleni yapma isteğine engel olamazlar. Yani; “Sıramı beklemeliyim. Yoksa arkadaşlarım bu durumdan hiç hoşnut olmazlar” diyemezler. Böylece de yaşıtlarından sıklıkla dışlanma yaşarlar.

DEHB’si olan bir çocuk çoğunlukla duygu regülasyonu konusunda da sıkıntı yaşar. Yani engellenme eşikleri düşük olabilirler. Ani bir şekilde öfkelenebilirler. “Hayır” yanıtı aldıklarında büyük tepkiler verebilirler. Oyunları kaybettiğinde arkadaşlarını ya da ailesini kırıp, incitebilirler. Çok kolay ağlayıp zor sakinleşirler. Dolayısıyla sosyal işlevselliğinde de bozulmalar olur ve yine akranlarından dışlanma yaşayabilir ve etiketlemelere maruz kalırlar.

Çocuğun davranış sorunları nasıl fark edilmiş olursa olsun anne baba ilk olarak yakın çevresine bu konuyu danışmaktadır. Genellikle toplumun DEHB ve sorunlu davranışlara tepkisi çoğunlukla, “Zeki çocuklar böyle olur, merak etmeyin büyüdükçe düzelir, “enerjisi fazla geliyor, bırakın koşup oynasın”, “çocuğu çok şımartmışsınız, biraz sert davranın düzelir” biçimindedir. Eğer aile şanslıysa danıştıkları yakınları ya da öğretmenleri konuyla ilgili bir uzmana yönlendirip sorunun çözümü için uzun süre zaman kaybının önüne geçilmiş olur.

HİÇBİR ŞEY YAPILMADIĞINDA…?

“Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu” olan ve ergenlik döneminde de bu sorunları yaşamaya devam eden çocuklar, yaşıtlarına oranla çok daha fazla zorlanır ve dönemin bireye kazandırdıklarını elde etme ve koruma da güçlük çekerler. Ani tepki göstermeleri, yeterince düşünmeden karar alıp uygulamaları, kolayca öfkelenebilmeleri ve uzun süre dikkatini toplayamamaları onların ciddi bir kimlik bocalaması yaşamalarına neden olmaktadır. Çocukluktan beri süre gelen davranış sorunları veya okul başarısındaki düşüklük, ebeveynlerinin ve öğretmenlerinin tepkilerinde artışa neden olur ve gencin kendine saygısında, geleceğe yönelik umutlarında zedelenmeye yol açar. Akranlarına göre daha sık depresyon ve kaygı bozukluklarına rastlanır. Ve son olarak bağımlılık geliştirmeye akranlarına oranla çok daha yatkındır.

Çocukluk döneminde maruz kalınan etiketler artık içselleştirilmiş ve düşük benlik saygısı olan, güvensiz hisseden, suçlu hisseden ve hayal kırıklıkları yaşayan yetişkinler haline gelmişlerdir. Yetişkinlikte en sık karşılaşılan sorunlar ise başlıca;

Bir işe başlamakta güçlük çekme ve sık sık erteleme, bir anda birçok işle uğraşma ve bitirememe, aklına gelenleri hemen söyleme, sık sık büyük heyecanlar peşinde koşma, aniden parlama ve tepki gösterme, sık iş değiştirme, zamanı kullanmakta sorun yaşama, alkol kötüye kullanımı ve kuralları reddetmedir.

NE YAPMALI?

Eğer bu yazıyı okuduğunuzda kendinizden ya da çocuğunuzdan bir parça buluyorsanız mutlaka ilk iş bir psikiyatriste başvurmalısınız. Eğer size veya çocuğunuza bu tanı konulmuş ve medikal bir tedavi önerilmişse eğer, DEHB’si olan insanlarda kullanılan ilaçlar yağmurlu bir havada açılan şemsiye gibidir. Yaşam bir anda bambaşka olur, kolaylaşır ve geçmiş yaşantılarda ne kadar zorlanıldığı fark edilir hemen. Sonrasında ise geçmişten gelen etiketlerden kurtulmak ve DEHB’nin sebep olduğu bazı davranış bozukluklarını değiştirmek için psikoloğunuzdan destek almalısınız. Çünkü çocuğunuzun senelerdir sahip olduğu bir davranış örüntüsü vardır ya da DEHB’si ile başa çıkmak için bazı savunma mekanizmaları geliştirmiştir. Günümüzde kullanılan psikoterapi yöntemleri ve davranış değiştirme teknikleri bu davranış örüntülerini ve savunma mekanizmalarını yıkarak ortaya sağlıklı davranışları çıkartır. Bu yüzden medikal tedaviler ve psikoterapiler eş zamanlı ilerlediğinde kısa sürede başarılı sonuçlara imza atılır. 

Önümüzdeki ay Çocukluk Çağı Korkularından bahsedelim derim. 

Sizlere şimdiden harika bir yıl diliyorum. 

Sevgiler…