Prof. Dr. Mithat Fırat Özer

Dünden Bugüne Depremi, Yapılanları ve Yapılmayanları Konuştuk...

Ülkemizin yaşadığı ve asrın felaketi olarak tarihe geçecek 11 ilimizi yıkıp, perişan eden deprem, 1999 yılının ardından  unuttuğumuz birçok hayati konuyu hatırlamamıza neden oldu.

Binlerce can kaybının sebebi deprem mi ? Binalar mı ?

Tartışmalar yeniden gündeme oturarak, en çok merak edilen konu oldu. Biz de hassas yayıncılık gereği bu ay ki sayımızda işin uzmanına yer vermeyi uygun bulduk. Ve; değerli hocamız Prof. Dr Mithat Fırat Özer'le faydalı olacağını düşündüğümüz bir röportaj gerçekleştirdik. Okumanızı tavsiye ederken, İçinizdeki endişe ve korkuyu tedbir ve bilinçle yok edebileceğinize inanmanızı dilerim

Sevcan Tamer

Prof. Dr. Mithat Fırat Özer

Kimdir ?

Mühendislik öğrenimini 1981 yılında İstanbul Üniversitesi’nde, Yüksek Mühendislik  (1983) ve doktorasını (1989) sismoloji alanında Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde tamamladı. 1994 yılında doçent, 2000 yılında Profesör unvanını aldı.  Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde başladığı akademik yaşantısını 1995 yılından itibaren Kocaeli Üniversitesi’nde sürdürdü.

17 Ağustos 1999 Kocaeli depremi ile ilgili pek çok çalışma yürütmüştür.  2000 yılında KOÜ Yer ve Uzay Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezini kurdu ve uzun yıllar yönetti. Bu bağlamda birçok ülkeden paydaşlar ile ortak bilimsel proje ve aktiviteler gerçekleştirmiştir. Yine bu projeler kapsamında Pennsylvania State Üniversitesi’nde (Amerika) 2003-4 yıllarında ziyaretçi öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulundu. 2003, 2005, 2007 ve 2009 yıllarında deprem sempozyumları düzenledi.

Kocaeli Üniversitesi’ndeki çalışma yıllarında, Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanlığı, Dekan Yardımcılığı, Araştırma Merkez Müdürlüğü ve Rektör Danışmalığı gibi idari görevlerde bulundu. AFAD’ın kuruluşuna katkı verdi ve kurulduğu 2009 yılından emekli olduğu 2016 yılına kadar yedi yıl AFAD Deprem Danışma Kurul Üyeliği yaptı.

*** ***

Merhaba sevgili Mithat hocam. Öncelikle hoş geldiniz. 1999 depremi öncesi birçok farklı çalışmalarınız oldu. Maalesef çok yıkıcı olan ve hayatlarımızda derin iz bırakan 99 depremini yaşadık. Ve şimdi de 2023 depremi ile karşı karşıya kaldık. Peki, o günden bu güne neler yapıldı? Siz bu işin içinde olan bir uzman olarak yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Merhabalar. 17 ağustos 1999 Kocaeli depreminden önce akademisyen olarak iki önemli iş yaptık. Birincisi o zamanki Saraybahçe Belediyesi ve Jeofizik Mühendisleri Odası ile dört kat ve daha yüksek binaların inşası öncesi zemin etütlerinin yapılması kararı alındı. Bu, Türkiye’de ilk olması ve  uygulamanın ülke çapına yayılarak yasal zorunluluk haline getirilmesinde öncü bir çalışmaydı. İkincisi ise yine ülkemizde ilk defa büyük bir depremden yaklaşık altı ay önce “İzmit depreme hazır mı?” başlığı altında KYÖD de bir konferans düzenleyerek yerel yönetimleri ve halkımızı doğrudan uyardık. Her iki öncü çalışmada da önemli rolü olan, o tarihte Saraybahçe Belediyesi çalışanı Jeofizik Mühendisi Faruk Küçük’ü hatırlamak gerekir.

Deprem öncesi ilimizin çevresine bir sismograf gözlem ağı kurma çalışması yaptık ancak bu çalışma destek bulunamadığı için depremden sonraki zamanlarda gerçekleşebildi. Şu an üniversite bünyesinde kurulmuş, Türkiye’nin ilk ve en aktif çalışan sismograf ağı Kocaeli Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri Araştırma ve Uygulama merkezine aittir.

17 Ağustos depremi ardından deprem ile ilgili teknik çalışmaların dışında; televizyon programlarında, fabrikalar, ticari kuruluşlar, çadır kentler ve birçok yerleşim alanlarında verdiğimiz konferanslar ile ilimizde ve bölgede yaşamın normalleşmesine çok yardımcı olduk.

Ülkemizde 1999 depreminden sonra merkezi yönetim olarak yapılan en önemli çalışma AFAD’ın kurulmasıdır. Başlangıçta başbakanlık bünyesinde kurulan AFAD, depreme hazırlık çalışmalarında bakanlıklar üstü konumu ile ülke çapında çok güçlü çalışmalar yürütebiliyordu. AFAD’ın deprem danışma kurulu içerisinde verdiğim danışmanlık hizmetim sırasında öğrencilerim olan daire başkanları ve çok sayıda mühendis arkadaşlar bilimsel temelli çalışmalar yürüttüler. Depreme dayanıklı yapılaşma için yeni yasal düzenlemeler, deprem tehlike haritalarının yenilenmesi, iller bazında örgütlenmeler önemli çalışmaların bir kaçı. Bu dönemde Düzce, Simav ve Van depremleri gibi etki alanı küçük depremlerde başarılı çalışmalar yürüttü. Son yıllarda AFAD’ın iç yapısının değiştiğini görüyoruz. Bu nedenle ve ilkesel olarak müdahaleyi sadece kendi bünyelerinde gerçekleştirmeye çalışmak gibi hatalar nedeniyle 2023 depremlerinde oldukça yetersiz kalmışlardır. 99 depreminden sonraki hazır beton uygulaması gibi bilimsel bir uygulamaya rağmen yapılaşmadaki denetim yetersizliklerinin, en önemlisi imar affı gibi akıl dışı popülist uygulamaların olması bu gün yaşadığımız acıların ana nedenlerindendir.

Depremi önceden anlayarak insanları uyarabilecek bir sistem yakın gelecekte mümkün görünüyor mu? Şu anki teknoloji ve bilgi ile deprem olasılıklarını nasıl tespit ediyoruz?

Depremleri önceden bilmek demek; yer, zaman ve büyüklük bilgisini tam olarak vermek demektir. Bu gün böyle bir teknolojiye sahip değiliz. Ancak depremi dış merkezinde algılayıp yerleşim alanına ulaşmadan önce “erken uyarı” yapmak mümkün olabilmektedir. En çok 20 – 30 saniye gibi kısa bir süre için yapılabilmektedir. Bu süre, insanların binalardan çıkıp güvenli, açık alanlara ulaşabilmesine yetecek kadar uzun değildir. Ancak hareket halindeki trenlerin durdurulması veya fabrika ve benzeri üretim alanlarındaki çalışmaların durdurulması için yetebilmektedir. Depremlerin önceden tahminleri iki yolla yapılır. Birincisi aktif fay çevresinde yeryüzü topografyasındaki değişiklikler, yeraltı suyunun seviye ve kimyasal içeriğindeki değişimler, yer manyetik, elektromanyetik, manyetotellürik alanlarındaki değişimler, öncü depremlerin varlığı, bunların odak mekanizmalarındaki derinlik dağılımındaki değişimler gibi alan çalışmalarının değerlendirilmesi ile yapılabilir. İkinci yöntem ise bu gün kullanılan istatistik yöntemlerdir. Büyük depremler belirli periyodiklikler gösterir. Yani; yüz, beş yüz, bin yıl ve daha uzun sürelerde tekrarlarlar. Bunlar önceki depremlerin oluş zamanlarına ait gözlemlerden yapılır. Bunun için sismograflar ile kayıt almaya başladığımız 1900’lerin başlarından günümüze kadar olan kayıtlarımız ve “tarihsel dönem” olarak adlandırdığımız tarihi kayıtlardan elde edilen deprem bilgilerine dayanır. Örneğin, beklenen büyük İstanbul depremi için belirlenen tekrarlama periyodu yüz yıl olduğu için biz deprem bilimciler 1994 yılından itibaren basın yoluyla herkesi uyarmaya çalıştık. Çok büyük depremlerin tekrarlama periyodları çok uzun olduğu için tarihsel deprem kayıtlarımızdaki eksiklikler nedeniyle çok hassas olarak belirlenememektedir. Örneğin İstanbul depremi için tahmin edilen süre yaklaşık 28 yıl aşılmış olmasına rağmen henüz gerçekleşmemiştir.

Beklenen İstanbul depremini ve Kocaeli’ne etkilerini nasıl değerlendirirsiniz?

Beklenen İstanbul depremi için büyüklük fay parçalarının birlikte mi? - yoksa ayrı ayrı mı? kırılacağı ile ilgili olarak değişecektir. En çok 7 civarındaki tahminlerimiz İstanbul için çok büyük can ve mal kayıpları anlamına gelir. İstanbul’daki birçok yapının 6 büyüklüğündeki depremlerde bile yıkılabileceği dikkate alınır ise 2023 depremlerinden çok daha hasar oluşturacağını öngörebiliriz. Kocaeli böyle bir depremi şiddetli olarak hisseder ancak büyük yıkımlara yol açabileceğini düşünmüyorum. 1999 depreminde hasar görüp de yıkılma işlemi yapılmamış binalar dışında yıkım yaşanabileceğini düşünmüyorum. Yani yeni bir 17 Ağustos yaşanmayacaktır. Yeni yerleşimlerin İzmit’in kuzeylerine doğru gelişmesi deprem için en güvenli yaklaşımdır.

 

HAARP sistemi nedir? Bu söylentilere yorumunuz nedir?

HAARP, kontrollü deprem oluşturmaya dayalı komplo teorilerinde sürekli tekrarlanan bir isim olarak karşımıza çıkıyor. Oysa HAARP’ın deprem ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nin Alaska’da yürüttüğü bir araştırma programının adıdır. Açılımı “High-frequency Active Auroral Research Program” dır. Türkçesi Yüksek Frekanslı Aktif Kutup Işıkları/Arora/ Araştırma Programı” dır. Kutuplarda gözlenen elektromanyetik ışımaları ve bunlar ile ilişkili olayları araştırmak amacı ile yapılan bir çalışmadır. Ülkemizdeki eğitim düzeyi düşük vatandaşlarımız arasında çok ilgi gören bir komplo teorisidir. Bu komplo teorisinde depremlerin eloktromanyetik dalgalar ile oluşturulduğu anlatılmaktadır. Oysa elektromanyetik dalgalar ile yer sarsıntılarını oluşturan yerkabuğunu metrelerce hareket ettirmek olanaksızdır. Bunu Doç. Dr. Emre TİMUR (Dokuz Eylül Üni.)  HAARP Elektromanyetik Dalgalar ve Deprem başlığı ile uzun uzun anlatmıştır. Anlayabilecek fizik bilgisi olan arkadaşlar bu YouTube kaydını izleyebilirler.

1960 – 70’li yıllarda depremlerin önceden belirlenmesi ve kontrollü deprem oluşturmak üzerine denemeler yapılmıştır. Çok büyük depremlerin olduğu aktif faylarda kontrollü olarak küçük depremler oluşturarak aşırı enerji birikimini engellemeyi amaçlayan çalışmalar yapılmıştır. Bunun için hem yüzeyden hem de kuyular açarak fay yüzeylerine su verip küçük deprem oluşturmak denense de başarılı olunamamıştır. Bu nedenle bu tür çalışmalardan vaz geçilmiştir. Bu çalışmalara ait bir şeyler okuyan ve anlamak için yetersiz bilgisi olan insanlar buradan da çok sayıda komplo teorileri üretmektedirler.

 

“HAARP, Ülkemizdeki eğitim düzeyi düşük vatandaşlarımız arasında çok ilgi gören bir komplo teorisidir. Bu komplo teorisinde depremlerin eloktromanyetik dalgalar ile oluşturulduğu anlatılmaktadır.”

Yönetimlerin ve kişilerin yapması gerekeneler olarak tavsiyeleriniz nelerdir ?

Merkezi yönetim olarak devlet organizasyonu olarak AFAD’ın varlığı önemli bir çalışmadır. Ancak AFAD’ın başlangıçtaki kuruluş yasasına uygun bir yapılanmaya dönmesi gerekir. Asli görevi depreme tek başına müdahale değil aksine yerel belediyeler başta olmak üzere sivil topluk kuruluşlarını koordine ederek organize bir müdahale gerçekleştirmektir. Böyle bir yaklaşım hem üzerine düşen yükü hafifletir hem de ve daha önemlisi toplumun bütün kesimlerini afete hazır hale getirir. Bu da diğer görevi olan sivil savunma için de gereklidir. Merkezi yönetime düşen bir başka görev yerel yönetimlerin şehir planlamaları ve yapı denetimleri ile ilgili çalışmalarını denetlemektir.

Yerel yönetimlerin şehir planlamalarını depremi de dikkate alacak şekilde yapmaları, yapılaşma süreçlerini yakından ve gereği gibi denetlemeleri ve müdahaleye için organize olmalıdır. Üniversiteler yönetimleri ve halkı düzenli olarak bilgilendirmelidirler. Sivil toplum kuruluşları içerisinde en çok görev düşen kesim meslek örgütleri olacaktır. Yereldeki planlamalar ve yapı denetimleri gibi konularda önemli katkı verebilirler. Birey olarak depreme hazırlık ile ilgili bilinçlenmenin yanı sıra kurtarma timleri ve afet sonrası iyileştirme çalışmalarında görev almak önemlidir.

Tüm çalışmaların hasarsız ve kayıpsız deprem yaşama aşamasına ulaşmış bir Türkiye temennilerimle..