Gülümüz Soldu….

Merhaba sevgili okurlar.

Ülke gündemine oturan büyük felaketle sarsıldığımız Şubat ayının son günlerinde bu yazıyı yazıyorum. Klavyenin başına oturup boş boş ekrana bakarak ve yazdıklarımı silip defalarca yeniden yazarak saatlerimi bilgisayar karşısında geçirdim.

99 depremini yaşayan ve kayıpları olan herkes gibi ben de aynı acıyı yeniden kalbimin derinlerinde hissettim. Orada depremi yaşayan, enkaz altında kalarak kurtulan, kurtarılamayarak hayatlarını kaybeden onca insan ve yakınlarını kaybeden canlar için  çarptı kalbim. Her bir can kurtulurken nefessiz çıkarılmalarını bekledim.                                                                                                                    Şimdi üzülsek, ağlasak, dövünsek ne fayda. Onbinlerce insan yaşamlarını, evlerini, şehirlerini, en mutlu günlerini, en özel anılarını, çocukluklarını, gençliklerini belki de tüm ömürlerini kaybettiler… Deprem felaketinde ölen tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarını kaybedenlere ve tüm ülkemize başsağlığı diliyorum. Böyle yas ve matem zamanlarında burnuma bir gül kokusu gelir; bu bir tesadüf değil elbette. Canım ülkemin en önemli ticari değerlerinden biri olan gül ve şifaları saymakla bitmeyen gülsuyu(gerçek bir yağ altı gülsuyu ise tabi)  cenaze evlerinde taziyeye gelen misafirlere ikram edilir. Gül’e ve gülsuyuna ne büyük bir haksızlık yapılmış... Oysa gül yağı ve gül yağının aslında atık maddesi gül suyu o kadar şifalı ve paha biçilmezdir ki… Böyle yas ve matemle bağdaştırılması ne yazık olmuş. Türklerin bu nedenden dolayı arası gül yağıyla pekiyi değildir. Oysa Gül Yağı (Rosso Otto) Botanik ismiyle Rosa Damascena, dünyada belli başlı birkaç yerde yetişebilen yağ gülünden elde ediliyor. Isparta’da adına festivaller yapılan, mayıs ayında hasadı yapılan, genellikle hasadında kadınların çalıştığı gül işte bu yağ gülü. O kadar meşakkatli bir süreçtir ki hasadı sabah güneş doğmadan, çok erken saatte toplanması gerekir. Her biri tek tek toplanır ve toplayan kadınların elleri eldivenle toplasalar bile kan içinde kalır. .Sadece 1 litre gül yağı için tam tamına 4,5 ton evet yanlış okumadınız 4,5 ton gül çiçeğine ihtiyaç vardır. Geleneksel yöntemlerden biri olan bakır imbiklerde uçucu yağ elde etme yöntemlerinden biri olan distilasyon yöntemi ile elde edilir. Ticari değeri bu yüzden fazladır ve çok pahalıdır. Böyle olması tesadüf değildir. O uçucu yağın elde edildiği bitkinin yetiştirilmesi ve elde edilmesi ne kadar zor ise ve kullanılan bitki materyali kullanılırsa bir yağın değeri o kadar artar. Rosso Otto bu şartların hepsini karşılıyor. Üstelik en yüksek frekans değeri olan 352 Mhz ile yağların kraliçesi olmayı hakediyor.

Peki biz nerelerde kullanabiliriz gül yağını ?

Gül yağının şifası saymakla bitmez. Hafızayı güçlendirdiği ve öğrenme kapasitesini arttırdığı biliniyor. Bazı kaynaklar  hafızların  Kuran’ı Kerim’i ezberlerken zikir odalarında gül yağı yaktıklarından bahsederek gül yağının öğrenme üzerindeki etkilerine atıfta bulunurlar… Bunun dışında cilt bakımının da vazgeçilmez yağlarından biridir. Özellikle hücre yenileme özelliği ile leke ve iz tedavilerinde ve yaşlanma karşıtı olarak antiaging karışımların vazgeçilmez uçucu yağlarından biridir. Kaygı, depresyon, gerginlik, stresle ilgili durumlarda yaygın olarak kullanılır. Belki de şu sıra tüm ülke olarak gül yağının şifasına ihtiyacımız vardır…

Gül toplayan emekçi kadınlarımızın nezdinde tüm emekçi kadınlarımızın, ülkemizin tüm kadınlarının

8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun..

Şifa ve sevgi ile…

Mayıs'a niyet, Mart'a kısmet...

"Gül ile ilgili yazımı Mayıs ayında yazmayı planlamıştım. Kısmet bugüneymiş."