Artık bu konuda sevinebiliriz. İnsanların içini titreten korkulu rüya bitti! Örneğin diş ağrıması, çürümesi, cerrahi müdahale, implant tedavisi ve diğerleri sizi hiç korkutmasın... Günümüzde tüm tedaviler çok daha kolay ve konforlu yapılabilmekte.

İşte bu röportajda sizler için, Marmara Üniversitesindeki akademik hayatını bırakıp, baba kenti diye tabir ettiği İzmit’e dönüş yapan, “ÖZEL ADEN AĞIZ ve DİŞ SAĞLIĞI POLİKLİNİĞİ’NDE” hasta kabulüne başlayan, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzm. Dr. Sertaç Aktop’la; ortak korkularımız, mesleği ve özel hayatına dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Okuduğunuzda benim gibi o bilinen aletin (Aerator) sesini duyduğu zaman fenalık geçiren bir insanın ne demek istediğini anlayacaksınız… Çünkü ben artık korkmuyorum!

Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi nedir?

Bu branş diş hekimliğinin uzmanlık dalıdır.  Özetle implant cerrahisi, gömülü diş çekimi, çeşitli kist ve çene ameliyatlarını kapsar.

Çene Cerrahisi branşı zormuş gibi geliyor kulağa sizce de öyle mi?

Her alanın kendine göre bir zorluğu var. Başta tabii ki zor geliyor. İşin içine girdikten sonra ise alışıyorsunuz. Çok daha rahat hissediyorsunuz kendinizi.  Zorluğu tartışılır kolay olan alışmaktır.

Uzmanlık alanınızın halk tarafından en merak edilen konusuna gelmek istiyorum.  “İmplant”?

İmplant, bizim branşımızın sadece bir kısmı. Ağız ve çene bölgesindeki her müdahaleyi yapıyoruz. Yeri geliyor kistik operasyonlar, çene kemiği kaynaklı ya da diş kemiği kaynaklı tümörler… Gömülü kalmış dişler, bunlar bizim müdahale sahamıza giriyor. İmplant bunlardan biri ama küçük bir kısmı.

İmplanta ilgiyi sorsam?

15 sene öncesiyle kıyasladığımız zaman muazzam bir ilgi var. Öncesinde bizim izah etmemiz gerekirken hastalar artık bununla ilgili bilgi alıp, ilgili müdahale talebinde bulunuyor. Dolayısıyla bizim işimiz kolaylaşıyor mu; bu konuda pekte değil aslında. Bu da başka sorunları yanında getiriyor. İlgi illa ki vardır ama şöyle söyleyeyim. Ağız içinde kaybedilmiş fonksiyonu yerine getirmenin en ideal yolu implanttır. Bunun dışında başka protez teknikleri de vardır ama implant kaybettiğiniz dişe en yakın fonksiyonu verecektir. Estetik görüntü de cabası...

“Kaliteli Yaşamak İstiyorsanız İmplant Önemli Bir Kriter”

Herkes implant yaptırabiliyor mu?

Yaş bir faktör değildir. Bize en çok bu soruluyor. Sistemik durum diye tabir ettiğimiz hastanın genel sağlık durumu tetkik edilmeli. Onun dışında bazen 20 yaşındaki birine uygulayamazken 80 yaşındaki birine çok daha rahat uygulayabiliyoruz. Muhakkak hasta önce muayene olmalı. Kaliteli yaşamak için bunun yapılmasında fayda var ama farklı çeşitli yolları da var. Yine de kararı, biz diş hekimlerine bırakmalarında fayda var.

İmplant yapıldıktan sonra protezden ne kadar sürede kurtulabiliriz?

Hastalarımızın durumuna bağlı olarak değişiyor. Her hastaya farklı planlama yapıyoruz. Bazı hastalarımıza hemen yapabilirken bazı hastalarımız da buna uygun olmuyor. Yine söylediğim gibi genel sağlık önemli bir faktör.

“Herkesin Ağız Yapısı Aynı Değil”

Çene kemiğinden dolayı mı?

Çene kemiği hazırlık gerektirir. Çene kemiğinin bizim yapacağımız işleme müsait olması gerekiyor. Hacim anlamında söylüyorum. Aksi bir durum söz konusu olduğu zaman kemik hacmini arttırmak zorunda kalıyoruz. Bu konuda hastalarımızdan sabır istiyoruz. Eninde sonunda sonuçlanacak bir şey. Herkesin ağız yapısı aynı değil.

İmplantta en uzun süre nedir ve implanttan sonra nelerin yapılması gerekiyor?

Meseleye şöyle bakmamız gerekiyor. Sonuçta implant sizin kendi dokunuz değil. İmplantta eksik diş olan bölümleri yapıyoruz. Bir diş eksildiyse bu genelde ağız hijyeni veya diş bakımı eksikliğinden kaynaklanıyor. Ya çürüdüğü için ya da başka hastalıklardan dolayı çekiliyor. İnsanın kendi dokusu kendine en uygun olanıdır. İmplant dışardan koyduğumuz bir yapı. Yabancı bir madde olduğu için birtakım tedbirlerin alınması gerekiyor. Reçete ettiğimiz, kullanılması gereken ilaçlar oluyor. Fizik tedavi yöntemleri de söz konusu olabilir. Bütün bunlara istinaden her hasta için süre farklıdır. 1 günde bitirilen işlemler olduğu gibi; süre 1,5 yıla kadar uzayabilir.

Ağız Hijyeni

İşlem sonrası, bir hafta sonrasında hasta normal hayatına dönüyor. Dikişler alındıktan sonra hiçbir şey kalmıyor. İşlem bittikten ve hastaya geçmiş olsun dedikten sonra; vücudunuzun bir parçası olmadığını bilerek hareket etmek gerekiyor. Ağız hijyenini maksimum hale getirmeliyiz ki, bize sonradan bir problem çıkartmasın. Bunun dışında hastanın bir sorumluluğu yok.

Kontroller peki? Ne sıklıkla olmalı?

Kontroller ilk zamanlar daha sık olmak üzere 6 ayda bir yapılıyor. Zaman geçtikçe bir, belki iki senelik kontroller şeklinde olabiliyor. Radyolojik kontroller de bize bu konuda yardımcı oluyor.

Bir terslik olursa implant nasıl bir tepki verir?

Problemin çeşidine göre hareketlenebilir ya da diş etlerinde kızarıklık ve enfeksiyon görülebilir. Zaman zaman çok nadir de olsa implant hastanın ağzına düşebilir. Çok nadir yaşanan bir durumdur bu. Bu tarz olayların yaşanmaması için gereken planlamaları öncesinde yapıyor, tedbirlerimizi alıyoruz.

Diyelim ki yapılan diş veya implant düştü. Damağa sabitlenmiş duran implantlara ne oluyor?
Sıkıntı iki aşamalı olabiliyor. Problem bizim üst yapı dediğimiz, diş ile alakalı ise çiğneyen kısmın yenisi hızlıca yapılır. İmplant sisteminde bir problem varsa; zaman zaman implantı güçlendirmek için ekstra operasyonlar yapabiliyoruz. Başka bir seçenek ise dokuyu dinlendirip tekrar yeni bir uygulama yapmak olur.

İmplantı tavsiye ediyor musunuz?

Size kendi dişinizmiş hissiyatını en çok implant verebilir. Eski sistemlerle karşılaştırdığınız zaman ağızınızdaki diğer dişlere zarar vermeden sadece o boşluğu doldurarak yapılan bir operasyon. Önceden komşu dişlere müdahale edilerek yapılıyordu. Bu işlemde zamana bağlı olarak o dişler de problem gözlemleniyordu. O zamanın şartlarına göre bu iyiydi ama dediğim gibi 10 sene de bir sınıf atlıyoruz. İmkân olduktan sonra bunu yaptırmaktan başka alternatif görmüyorum.

Siz o koltuğa nasıl oturuyorsunuz? Hiç korku hissediyor musunuz?

Korkuyu tanıdığım, bildiğim arkadaşlarıma muayene olacaksam hissetmiyorum. Genelde hastalarımız tedirgin olurlar. Hekim olarak yukarıdan bakmakla, ışıkların altında durmak farklı hissiyat yaratıyor. Bu yüzden hastalarımızı çok iyi anladığımı düşünüyorum.

“Önemli Olan Hastanın Koltuktan Mutlu Ayrılması”

Sabır bu mesleğin olmazsa olmazı mı?

Sabır çok önemli bir konu gerçekten. Hastanın o an ne hissettiğini anlamaya çalışıyorum. Yeri geliyor seansı ertelediğimiz oluyor. Önemli olan hastanın bize işlem yaptırması değil, o koltuktan mutlu ayrılması. Tedirgin olmaması bunun için bazen müdahaleyi daha kısa tutuyoruz ya da erteliyoruz. Her şeye alışıyor insan. Zamanla nasıl tepki vermeniz gerektiğini daha iyi anlıyorsunuz.

20 yaş dişi konusunda bilgi alabilir miyiz?

18 yaşında da bundan mustarip olan var 80-90 yaşında da.  Hiç farkında olmayıp, onunla yaşlananda oluyor. Hiç çıkmayan da nadiren görülebiliyor. Bu konuyla alakalı sıkıntı çeken kısım, şanssız kısım. Her 20 yaş dişini çekmiyoruz. Önemli olan hastanın şikâyeti oluyor.  Eğer bu durum bir sıkıntı yaratıyorsa, bir semptom varsa o zaman değerlendiriyoruz. Yani bu semptom geçici bir semptomdur. Genelde önce takip ediyoruz.  İlk etapta, dişe ağızda kalması için bir şans veriyoruz.  Bazen de dişin o ağızda devam etme ihtimalinin hiç olmadığını görüyoruz. Ağız da yer yoksa diğer dişlerle çakışıyorsa, onların şeklini bozacaksa o zaman da buna engel olmak için beklemeden müdahale ediyoruz.

Röntgende olumsuz kisttik semptomlar çıkabiliyor. Hastaya bir rahatsızlık vermese dahi burada iş değişiyor. Müdahale etmek zorunda kalıyoruz. 20 yaş dişleri müdahalesi implant operasyonuna göre hastalarımız açısından daha kaygı verici bir durum olarak karşımıza çıkıyor. 20 yaş dişinde hastanın iyileşmesi implant operasyonlarına göre biraz daha uzun sürüyor.

20 yaş dişinin bir faydası var mı?

Evrim teorisine inanır mısınız bilmiyorum ama 20 yaş dişleri evrimin gerektirdiği bir şey aslında. 32 dişten 4 tanesi 20 yaş dişidir.  Bundan binlerce yıl önce insanlar daha etçil beslenirken dişlerine daha fazla ihtiyaçları olduğundan, daha fazla ağızlarında diş olması gerekiyordu. Seneler geçtikçe bizimde beslenme şeklimiz değiştikçe dişlerimizin sayısı azalıyor ve o azalma da en arkadan başlıyor. Biz şu an tam bir geçiş sürecindeyiz. Belki de bundan bin sene sonra 20 yaş dişi diye bir problemimiz olmayacak.

Sağlık konusunda endişeli insanlar en iyi hizmeti görmek için İstanbul’a gidiyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda haksızlık ettiğinizi düşünüyorum. Ben bir İzmitli olarak söylüyorum.  Ben de eğitim almak için İstanbul’a gittim sonra baba kentine döndüm. Bu kentte olup da İstanbul’da, İzmir’de hatta Avrupa’da olmayan hiçbir şey yok! Hatta yurt dışından gelen hastalarımız mevcut. Her ülkenin kendi problemidir ama biz genelde, özellikle sağlık sektöründe Türk hekimleri olarak çok başarılıyız.

Çalıştığım klinik de dahil olmak üzere, Kocaeli de ki birçok klinik en az İstanbul kadar başarılı ve iddialı.

Peki, Aden’e gelirsek?

İçeri girdiğimizde bizi Atatürk’ün “Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz” sözü karşıladı. Bu her diş polikliniğinde karşılaşılan bir şey değil.

Güzel bir detay, yakalamanıza bende sevindim. Kliniğe ilk geldiğimde benimde dikkatimi çekmişti. Bu sektörde yerini belli etmiş bir yapısı var. Devlet kurumlarının dışında böyle bir karşılama görmedim.

Sizlere 2 şubemizden de bahsetmek isterim, sterilizasyon alanlarımız, sanatsal ve sivil toplum kuruluşları ile yapılan etkinlikler, çocuklara ayırılmış alanlar ve benzerleri.. Ancak Türk Diş Hekimleri Birliği’nin mevzuatı gereği, haksız rekabet yaratmaması açısından çalıştığım kurumlarla ilgili bilgi vermeyi doğru bulmuyorum.

Sterilizasyon mesleğinizde büyük önem taşıyor diyebilir miyiz?

Tabi ki bütün branşlarda bu konu çok önemli ama çene cerrahisinde daha büyük bir hassasiyet arz ediyor. Biz çok daha dikkat etmek zorundayız. Hastaların, kullanılan aletlerin ne gibi işlemlerden geçtiğini kendi gözleriyle görüyor olmaları çok faydalı ve güven verici. Bu konuda şeffaflığı sağlamak önemli diye düşünüyorum.

Diş Hekimliği Teknolojide nerede? -

Benim kendi görüşüm diş hekimliği 10 senede bir kendini yenileyen bir alan. 10 sene önceki teçhizatla 10 sene sonraki işlemleri aynı şekilde yapamazsınız. Aslında her alanda bu böyledir. Şu an böyle bir çağ yaşıyoruz. Kendinizi yenilemek zorundasınız.

Bundan 10 sene sonra mutlaka bir revizyon gerekecek. Her yerde olduğu gibi... Belki 8 sene sonra belki 12 sene sonra. En önemli nokta çağın gerektirdiği hizmetleri verebilmek; durursanız arkada kalırsınız. Kendimizi yenilemek zorundayız. Sadece İzmit, İstanbul ya da Türkiye’de değil dünya da neler yapılıyor bunlara bakmalıyız.

Biraz da özel hayatınızdan bahsedelim. Eşiniz de sizinle aynı meslekte galiba?

Eşim de diş hekimi ve ortodonti uzmanı. Onun özel bir muayenehanesi var orada çalışıyor. 2 tane çocuğumuz var. İzmitliyim.

18, 19 yaşlarında üniversite için İstanbul’a gittim. 1998 yılında Marmara Üniversitesi’nde Diş Hekimliği fakültesine girdim.  2004 yılında Diş Hekimi unvanını aldıktan sonra; 2011 yılında da Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi uzmanlığımı yine Marmara Üniversitesi’nden aldım. Aynı hastanede bir yandan doktora çalışmalarıma devam ettim. 2018 Ağustos itibariyle doçentlik belgemi aldım.

Hukuken ve yasal olarak doçentlik belgesini kullanabilmek için 2 sene üniversite de hizmet vermek gerekiyor. Ben şu an akademik kariyerime ara verdim. Çocuklarımla biraz ilgilenmek istiyorum. Akademik hayatım biraz bekliyor şimdilik.

Eşiniz neden İstanbul’da?

Şöyle bir orta yolu bulduk. Taşındığımız yer onun da iş yerine 45 dk. benim de iş yerime 45 dk. Meslek hayatına orada başladı, O da orada mutlu. Akşam yine beraberiz. Gün içinde de zaten etrafımdaki diş hekimi çiftlerden gördüğüm bir şeyi söyleyeyim. Aynı muayenehanede paylaşacak şeyler bitiyor, tüketiyorsunuz. Onun için iş yerinde ayrı olmak daha iyi. Akşam eve geldiğinizde paylaşacak çok daha fazla şey buluyorsunuz. Monotonluğu önlüyor.

“Beni Yalnızca Motosiklet Kullananlar Anlar…”

Motor tutkunuzdan bahseder misiniz?

Fakülteden ayrılmamın asıl sebeplerinden biri de bana istediğim hayatı yaşama zamanı vermemesiydi.  Çok şeyden mahrum kaldım.  Kendim de ne bulacağım bunu görmek istedim bu yüzden ayrıldım açıkçası. Kendimle ve ailemle alakalı bir şeylere zaman ayırabilmek istiyorum. Motosiklet bunlardan birisi. Bu yeni bir şey değil aslında eskilere dayanıyor. Beni yalnızca motosiklet kullananlar anlar. Bunu ulaşım için ya da bir yerden bir yere seyahat için kullanmıyorum.  Sadece motosiklete binmek için motosiklete biniyorum. Çok keyif alıyorum doğrusu.

Yurt dışı seyahatlerinizi konuşsak birazda?

Eşimle gezmeyi çocuklardan önce çok seviyorduk. Çocuklar bizi biraz frenledi. İlkini büyüttükten sonra yine gezmeye kaldığımız yerden devam ettik. İkincisi olunca yine durduk. 1 sene sonra yine başlarız gibi geliyor☺.

Seyahat ettiğim yerlerde orda olmaya çalışıyorum. Bir yere gittiğim zaman oradaki yerli insanların ne yaşadığını, kendi aralarında ki ilişkilerini gözlemliyorum. Ne yiyorlar, ne içiyorlar buna bakıyorum. Kıyısından köşesinden görmeye çalışıyorum. Bizim kendi ülkemizle ilgili dertlerimiz var. Acaba onlar neyi dert ediyorlar? Acaba sabah kalktıklarında neye uyanıyorlar? Bu onlara özenmek ya da onlar gibi yaşamak değil tabi ama böyle bakınca dünyayı anlamak daha kolay oluyor. Kendi dertlerinizin ne kadar önemli ya da ne kadar önemsiz olduğunu anlıyorsunuz.

“İki Uçta Da Eğlenebilirim”

Şahsi keyfilere gelince biraz farklı hobilerim var. İki uçta da eğlenebilirim. Çok sakin uğraşlarım da var benim, motosiklet gibi agresif uğraşlarım da. Seneler öncesine ait bir anım var mesele 15 yaşında falandım herhalde. İtalya’ya gitmiştim orada gençler için bir kamp vardı oraya katılmıştım. Yine orda tanıştığım kişilerden Amerikalı biri bana “Sen bizim sanatçılarımızı biliyor musun?” dedi. Kimleri dinliyorum diye sordu. Bende Celine Dion’u ve Metallica’yı söylemiştim. “Nasıl oluyor bu? İkisi de çok farklı tarzlar.” dedi. Biri çok sakin insanın ruhuna işleyen bir müzik türü diğeri ise daha agresif o da yine ruhuma işliyor ama…

Bir yandan da şöyle bir uğraşım var. Birkaç senedir uğraştığım bir hobim bu. Minyatür(Bonsai) ağaçlarla uğraşıyorum. Onları yetiştirmeye çalışıyorum. Ağaç büyütme tekniği deniyor buna. Ağaçları bodur halde korumaya gayret ediyorsunuz. Gövde kalınlığını arttırıp, ağaçların uzamasına izin vermiyorsunuz. Ufak teknikleri var. 40-50 sene sonra zevkle izleyebileceğiniz bir şey. Bu da sabır gerektiren bir hobi. Seneler vermeniz gerekiyor...

Kaç tane ağacınız var?

Tohumdan yetiştirdiğim 8 tane akçaağacım var. Akçaağaç çok uygun bir tür bonsai için.  Onun dışında böyle biraz acele edip 7-8 tane yetişkin ağaç edindim. Onları buduyorum, saksılarını değiştiriyorum. Çeşitli zamanlarda vakitleri oluyor.

Bizim ülkemizde bu işi çok çok üst seviye de uğraşan insanlar var.  Ben amatörüyüm bu işin. Bunlardan oluşan bahçeler var. Japon menşeili bir terbiye. İnsana sabrı aşılıyor. Sabrı terbiye ediyor ve bıkmamayı öğretiyor. Sorduğunuz sorunun cevabı belki de. Kendimizi böyle terbiye etmeye çalışıyoruz diyelim.

Uzm. Dr. Sertaç Aktop’a bu güzel söyleşi için teşekkür ediyor ve kendisinin tabiri ile “baba kenti” İzmit’e hizmet vermesinden ötürü mutluluk duyuyoruz…

Röportaj: Sevcan Tamer