“Defolun gidin şerefsiz, namussuz herifler, utanmadan kız ister gibi benim oğlumu istersiniz ha, defolun lan”

Ana; ben Ankara’ya gideceğim...” dediğimde Anacığım; “Yapma oğull, olmazz. Bu herif hepimizi öldürürrr...”

İnsanların yaşam süreleri boyunca istekleri vardır. Arzuları ve hayalleri vardır. Bazı insanlarınsa tutkuları, yaşamlarıyla özdeşleştirdikleri idealleri vardır ki, onsuz yaşayamazlar. Bu tutkuları heyecana dönüşür, hüzne dönüşür hatta aşka dönüşür ve hayatları olup çıkıverir karşılarına. İşte, aynı benim kıymetli dostum Kocaeli Bölge Tiyatrosu Genel Yayın Yönetmen Burhan Akçin gibi. Evet, bu kenti tiyatroyla tanıştıran büyük usta. Bu uğurda 45 yıldır karşısına çıkan tüm olumsuzluklarla savaşmayı göze almış bir tiyatro aşığı. Konuşması esprilerle dolu ve sohbeti doyumsuz bir duayen. Onunla konuşmak, hele de kendi geçmişinden söz etmesini, çocukluğunu anlatmasını istemek, tiyatro izlemekle eş değer... Öyle bir anlatır ki, onunla Sarıkamış’a gider, bir tiyatroya serüveni izlersiniz veya bambaşka bir ortama, şehre ya da ülkeye... Bu defa, Time Kocaeli okurları için ve tüm tiyatro severler için konuştuk. Döktü içini Burhan Hoca. Okuyunca anlayacaksınız. Gerçekten Burhan Hoca’nın aşkı ve hayatı, TİYATRO….                                                                                 

Keyifli okumalar diliyorum...

 

 

Merhaba sevgili Burhan Akçin. Nasılsın ? Sohbetinizi özledim doğrusu. Gerçekleri sahneye aktarmayı sürdürüyor musun ?                                                                                                      

  Merhaba Sevcan hanım. İyi olmaya gayret ediyoruz. Time Kocaeli okurlarına sevgilerimi yollayarak yine hoş bir sohbet gerçekleştireceğinize inanıyorum. Bizimki, gerçekleri sahnede oyun yoluyla söylemek işi biliyorsun. Oynanan oyunlarda herkes kendinden bir şeyler buluyordur mutlaka. Bu yeni değil. Antik Yunan’dan beri var. Anlayacağın tiyatro yani sanat iyileştirir, eğitir ve öğretir…                                                                                                                                                                 

Çok doğru... Peki Burhan Hocam. Adettendir ya, Time Kocaeli okurlarına da biraz kendinden söz eder misin ?

Çok uzun ve enteresan olaylarla dolu çocukluk ve gençlik serüvenimi çok kısaltarak sana bir kez daha anlatacağım. Ben aslen Sarıkamışlıyım. Sarıkamış’ta dünyaya gelmişim. Dedelerimiz 1876 senesinde Sarıkamış’a Osetya’dan (Kafkasya) sürgün olarak gelmişler. Sarıkamış’ı hiç unutamam. Sık sık dile getiririz arkadaşlarla. Babam nalbant, marangoz, demirci, duvarcı, havyan hastalıklarını tedavi eden ve birçok mesleğe sahip bir insan. Bense babamın işlerine yardım ediyorum. Elektrik yok. Pek çok işi elle yapıyoruz. Babam köylere gidip nalbantlık yapıyor, Yaptığı işler karşılığında oralardan yumurta, tavuk, buğday toplayıp bize getiriyor. Yaa, Sevcan Hanım... Benim çocukluğum bir alem. Bir ayağımda lastik, bir ayağımda naylon. Sümükler akmış, yüzümü kaplamış, bir yanda yaralar, bir yanda çıbanlar. En iyi arkadaşımız bitler. Kafam bit dolu. Böyle bir çocukluk. Dışarıda hava -40 derece. Soğuk iliklerimize işliyor. Bazı konferanslarda falan bana soruyorlar “Neden efendim o kadar acı çektiniz. Bakın şimdi çok sağlıklı görünüyorsunuz” gibi sözlerle. Hayır efendim yanılıyorsunuz. Biz acı çekmemişiz. O zamanlar kulüp yoktu. Sizin milyonlarca para verip katıldığınız kulüplere biz bedava katılmışız. Nasıl mı? Her tarafımızda at, her tarafımızda köpek, her tarafımızda inek, koyun, manda, kuzu ve aynı zamanda toprağa basıyorsunuz, ormana gidiyorsunuz, yabani meyveler topluyorsunuz. Ayılar, tilkiler, kurtlar.. Böyle bir hayatın yoksulluğu, acısı olabilir mi Allah aşkına? Okul hayatındaysa ilk okulda şiir okunacağı zaman “Gel bakalım buraya Burhan” dediler. Bahçede şiir okuyacakmışım... Kalbim deli gibi atıyor. Heyecandan ölüyorum. Ayağımda iki lastik. Birinin altı kocaman delik. Neyse ki üstten belli olmuyor. Sonunda çıktım kürsüye, okudum okudum. Hele de son dört mısra çok etkili okunuyor ki alkışlar alıyorum. Bir daha oku falan diyorlar. İşte ondan sonra o delik lastikli, yaralı, bereli, bitli çocuk bir numara oldu. Zaman zaman müsamerelere, skeçlere çıkmaya başladım. Neyse, orta okul günlerine başladım. Yani, bir ablam, bir abim, bir benim aynı önlüğü değişerek giydiğimiz kara önlük devri bitti. Orta okulda pantolon, ceket, ayağıma beş numara büyükte olsa, içine çaput tıkadığım ayakkabı bana adam olmuşum hissi veriyordu. Sınıfın en güzel kızına selam vermeye başladım ve adeta önce yardım dağıtılarak ve evde sen giyeceksin, ben giyeceğim kavgasında galip çıkarak sahip olduğum ayakkabılarımı gösteriyordum. Okulda kitap okuma dersi vardı. Ve, ben de çok güzel kitap okuyordum. Bu mahallede de duyulmuş olacak ki, annem beni masanın üzerine oturtturur tüm mahalle kadınları gelir ben cenkle meler ( Kerbela, Hz. Ali, Kerem ile Aslı vs. ) okurdum. Aaa, o da ne ? Baktım ki ben okuyorum, kadınlar ağlıyor. Derken iş büyüdü. El, yüz hareketleri etkili olmaya başladı. Ta ki bu lise dönemine kadar sürdü. Lisede kurulan tiyatroda oynanacak Hababam Sınıfı oyununda para olmadığı için sınıftaki sobanın içine girmem uygun bulundu. Yaramazım ve Zayıfım da... Bu işi en iyi yapabilecek ben mişim :) Sobanın içinde ne mi yapacaktım ? Arkada olan sobanın içinden oyunculara yazılı kağıtlardaki sözleri okuyacaktım. Vee, sobanın içine girdim. Evet Sevcan Hanım, o gün bu gün tiyatro kanıma girdi. Ve, ben o günden bu yana tiyatro aşkıyla yanıyorum. Hem de nasıl yanıyorum. Sonra adı “Sarıkamış Gençlik Tiyatrosu” olan bir tiyatro kuruldu. Bir sürü oyun oynandı orada. Ben de küçük roller alıyordum. Bir defasında Aslan Asker Şvayk oyunu oynayacağız. Bu oyunda Aslan Asker Şvayk’ı ben oynuyorum. O oyun oynandığı sırada devlet tiyatrosundan iki kişi bizi izlemeye gelmişler. Neyse ben de baş roldeyim ya... Sahnede bir o yana, bir bu yana koşuşup duran ama kendisini izleten sıska bir çocuk. Gelen hocalar beni yetenekli bulmuşlar ve bu genci biz alıp eğitmeliyiz düşüncesiyle ertesi gün kız istemeye gider gibi Demirci Sefer Usta’nın oğlunu  istemek için babama  gitmeye kalkmışlar. Arzuları yetenekli Anadolu çocuklarına da tiyatro sahnesine çıkma fırsatı vermek için Ankara’ya götürmekmiş. Etraftan “Aman ha, Sefer Usta biraz ters adamdır, aksidir” demişler ama nafile...  Demirci dükkanına geldiklerinde ben dükkanın iç kısımda çalışıyordum. Birden babamın sinirle bağırdığını duydum. Babama daha benim yeteneğimi ve yetiştirmek için istediklerini söyledikleri an “Defolun gidin şerefsiz, namussuz herifler, utanmadan kız ister gibi benim oğlumu istersiniz ha, defolun lan” diye bağırarak adamları kaçırdığını gördüm. Adamlar çıkıp gittiler. Lise son sınıfta kararımı verdim. Anama; “Ana; ben Ankara’ya gideceğim...” dediğimde anacığım; “Yapma oğull, olmazz. Bu herif hepimizi öldürürrr...” diye ağladı;

Ama yine de bana yardım etti...

Yemenisinin içinde biriktirdiği paralarla beni yolcu etti. Ankara’da okula başladım. Gelgelelim babamla mücadelem bitmedi. Ankara’ya geldi ve beni ite kaka tekrar Sarıkamış’a götürdü. Ben uzun bir müddet sonra tekrar kaçtım ve tekrar okula başladım. Daha sonra Hüsniye Hanım’la evlendim. Evlendim fakat eğitimime devam ettim. Daha sonra Handan Karaadam ve Vali Ertuğrul Ünlüer  (1979) bir tiyatro derneği kurmak için harekete geçtiler. Şahabettin Bilgisu’da var bu işte. Daha birçok önde gelen İzmitli. Gazetelere de ilan veriyorlardı. Ben de rahmetli Mehmet Serimler ile birlikte buraya dahil oldum. Vee, böylece “Kocaeli Bölge Tiyatrosu” kurulmuş oldu. Kısaca benim hayatımda tiyatroyla buluşma serüvenim bunlar Sevcan Hanım. Yani tekrar etmem gerekirse, tiyatro tam anlamıyla bir eğitim aracıdır.

 

Peki, Kocaeli’ye geliş süreciniz nasıl olmuştu ?

Aslında ben ablamın İzmit'te ikamet etmesi nedeniyle 1971-72 yıllarında İzmit’e gelmiş, burada misafir olarak kalmıştım. Bu, eğitimime ara verdiğim bir dönemdi. Sonra liseyi bitirdim. Evliliğimde Sarıkamış’ta oldu. Okulu bitirdikten sonra Sarıkamış’taki eniştemin amcası, o günkü senatör Muzaffer Şamiloğlu ve Turan Güneş’le tanıştım. Nur içinde uyusunlar. Bana, “seni bir iş sahibi yapsak” dendiğinde, "ablam İzmit'te, orası olsa?" cevabını verdim. Ardından Gölcük Donanma Komutanlığı’ndan arandım ve o günkü komutan rahmetli İsmail Kılıç Paşa beni imtihana tabi tuttu. Ben böylece 1976 yılında donanmada işe başladım. Ancak içimdeki tiyatro aşkı sönmüyordu. Bir gün bir yerel gazetede içimi hoplatan o ilanı gördüm. Aynı yerde çalıştığımız çok değerli arkadaşım rahmetli Mehmet Serimer'i aradım. O da müzik dalında çok başarılıydı. Anında karar verdik ve Kocaeli Tiyatrosu’na kayıt yaptırdık. 1979 yılında Kocaeli tiyatro serüvenim başlamış oldu. 1986 yılındaysa on yıllık hizmetimi bırakarak, dostlarımızla tiyatroyu tam anlamıyla ele aldık ve adına "Kocaeli Bölge Tiyatrosu" diyerek mücadelemizi sürdürmeye devam ettik ve şu an hâlâ devam ediyoruz.

 

Öyle ilginç ve maceralı bir tiyatro serüvenin var ki Burhan Hocam. Hiç kesmeden dinleyip okurlarımıza da aynen yazıyorum. Okumaya değer doğrusu. Peki çocuklar tiyatroyu seviyor mu. Çünkü onlarca çocuğa tiyatro eğitimi verdiniz. Mutlu ediyor mu sizi ?                                                           Muhteşem bir duygu bu. Biz çocuğunu getiren ailelere sanatçı yetiştireceğiz diye bir şey demiyoruz. Tiyatro çocuğun güvenini arttırır. Ben bir bireyim, ben varım. Yani tiyatro bir yerde de var olma sanatıdır. İnsanı ruhen de yetiştirir. Kişisel gelişimini arttırır. Okulumuzun tek hedefi de bu. Onun için diyorum ya, sanat bir eğitim aracıdır. Her insanın rol oynama hakkı vardır. O da tiyatro. Sanatçı da yetişir, kişilikli insan da. Keşke yeterli imkanlarımız olsa...                                                                                                

 

Peki Burhan hocam. Emeğiniz çok büyük. Sizin başka bir arzunuz vardı. Hatta idealiniz. Kocaeli’ ne bağlı her ilçede Belediye Tiyatrosu kurulması için...                                                                                                                                           Evet. Her ilçede Belediye Tiyatroları’nın oluşturmasını ve Türkiye’ye örnek bir çalışma olarak sunulmasını çok istiyorum. Hatta böyle bir slogan oluşturduk. Kocaeli 12 ilçesiyle tiyatroyu halkına sunuyor. Ne demek bu. Bu çalışmayı 2022 yılının Aralık ayında İzmit Belediyesi’yle gerçekleştirdik. Çok çalıştım orada ve olabileceğini kanıtladım. Belediyelerin küçük çapta da olsa Belediye Şehir Tiyatroları’nı oluşturmasını ve bunun bir pilot çalışma olarak ülkeye yayılmasını çok istiyorum. Yeter ki kent burjuvası buna sıcak baksın. Evet yani kent burjuvası kendini kent soylusu sayıyorsa harekete geçmeli ve elini cebine sokmalıdır. Böylece bu kentin makus talihini yenecektir. Çünkü kent büyüyor, ancak büyüyen kente paralel her dalına göre sanat istenilen düzeyde gelişiyor mu, soruyorum ? Acilen Kocaali’de Belediye Tiyatroları’nın kurulması zorunludur. Önümüzde bir yerel seçim var. Buradan sesleniyorum belediye başkan adayları seçim beyannamelerine sanatı ve bilhassa tiyatroyu koymaları gerekir. Bakıyorum da uzun zamandır sanat ile ilgili vaat yok. Eğer ilçelerimizde ilçe tiyatrosu projesi koyabilirlerse bu proje beş yıl içerisinde bütün ülkeyi kapsayacak. Bu çalışmanın birçok kişiye iş imkanı sağlayacağını da iddia ediyorum. Bakalım kaç belediye başkan adayı seçim beyannamesine “Tiyatro ve Sanat” projesi koyacak. Bu arada iş insanlarına, sanayi odalarına, ticaret odalarına da çok iş düşüyor. Ölmeden bu arzularımın gerçekleşmesini diliyorum.                                            

Burhan Hocam tiyatroya gönlünü kaptırmış ve yetenekli gençlere ne söylemek istersin…         Benim, yani Burhanca üç koşul var. Bunlar bir araya gelmeden olmaz. Okuyacaksın,  yazacaksın, oynayacaksın.. Bol bol okusunlar, yazsınlar. Ardından oynamak doğal olarak ortaya çıkacaktır. Ahlaklı olmaksa tiyatronun olmazsa olmazıdır..                                                                                                                                

 

Bölge Tiyatrosu kaçıncı festivale adım atıyor. Hangi oyunlar sergileniyor..                                                                                 Biz Kocaeli Bölge Tiyatrosu olarak 6-14  Ocak tarihleri arasında “Sözsüz Çocuk Oyunları” etkinliği düzenledik. Yer, gök tiyatro olacak dedik. Bu festival havasında geçmesi düzenlenen günlerimizin 13. sü olacak. Temamız “ Bu Şehirde Tiyatro Var ” olacak.  Oyunumuz;  “ Benimle Oynar Mısın ? ” adını taşıyor. Çok heyecanla geçen çalışmaların ve yılın birikimi sergilenecek.                                                                                                                                                     

Sizi ve ekibinizi bir kez daha kutlarım Burhan Hocam. Başka söylemek istediğiniz bir şey var mı ?                                                                                                                                                                               Var tabi ki. Bu kentin girişine “Bu Kentte Tiyatro Vardır” afişi astırmak ve ölmeden tiyatronun olması gereken yere geldiğini görmek en önemli arzum olduğunu söylemeden bitirmek istemiyorum. Ve Time Kocaeli okurlarına, size ve tüm tiyatro severlere sevgi ve saygılarımı sunuyorum…