ADE haftası Amsterdam

"Her zaman heyecan verici"

Dünyanın en büyük kapsamlı elektonik müzik etkinliği olan Amsterdam Dance Event; kısaca ADE için Amsterdam’daydık.

Her yıl dünya çapından yaklaşık 500.000 elektronik müzik sever Ekim ayının ortalarında düzenlenen ADE için Amsterdam’a geliyor.

5 gün süren festival şehrin her yerinde eşzamanlı olarak düzenleniyor. Düzenlenen 1000’den fazla etkinlikte 2500’ün üzerinde sanatçı (dünyaca ünlü DJ'ler ve amatörler) yaklaşık 200 farklı mekânda 5 gün ve gece boyunca performans sergiliyor. Üstelik bu etkinlikler sadece elektronik müziğin farklı türlerinin çalındığı partiler değil. Aynı zamanda müziğin kültürünü anlatan birbirinden ilginç söyleşiler, sergiler, belgesel ve film gösterimleri de bulunuyor.

Bu kadar büyük çapta bir organizasyon olmasına rağmen tüm organizasyon o kadar kusursuz yapılıyor ki hiçbir aksama yaşanmıyor.

Tüm şehir bu festivale odaklanıyor, şehrin her yerini sarı - siyah renkte ADE bayraklarıyla donatıyorlar.

Amsterdam Schiphol havaalanına da sahne kuruyorlar, büyük bir süpermarkete veya bir sokağın köşe başında yer alan ayakkabı mağazasına da. En enteresan taraflarından biri ADE gecelerinde kişi başı 60 euro ödeyerek bilet aldığınız dünyaca ünlü bir DJ'i gündüz vakti şehirde gezerken bindiğiniz bir tramvayın içinde performans sergilerken görebiliyorsunz. ADE haftası Amsterdam'da kendinizi her an her yerde bir partinin içerisinde bulabilirsiniz. Awakenings ya da LoveLand gibi festivaller de ADE kapsamındaki büyük organizasyonlardan. Yılın bu haftası Amsterdam gerçekten çok keyifli bir hale geliyor. Birçok DJ veya müzik sever tarafından yılın en özel ve beklenen haftası her zaman ADE haftası.

Bir sanat galerisinde 5 gece konaklamak...

Biz de bu yıl aylar önceden biletimizi alarak yine heyecanla Amsterdam’ın yolunu tuttuk.

Booking’te çok yüksek puana sahip, şehrin tam merkezinde kanal kenarında, normalde sanat galerisi olan bir sanatçının evinin üst katını kiraladığını ve o tarihlerde müsaitlik olduğunu görünce hemen bu hafta için bu odayı ayırdık. Amsterdam’da daha önce hep otellerde kalmıştık ve şimdi geleneksel tarzda bir Amsterdam evinde kalmak çok daha keyifli olacaktı. Gerçekten de ev çok konforluydu. Her yeri aynı zamanda ev sahibimiz olan sanatçı Jan Van Eden’in birbirinden güzel yağlı boya tabloları ve onları aydınlatan ışıklarla dekore edilmişti. Kahve içerken ve kitap okurken kanal manzarasını seyredebileceğimiz bir oturma odası vardı.

Sabahları sükunet dolu Amsterdam kanallarında yüzen kuğuları seyretmek çok güzeldi..

Orada kaldığımız sürede yağmur bir dindi, bir yağdı. Ama Amsterdamlılar her zaman oldukları gibi bisikletlerine binmekten bir an bile vazgeçmediler… Sağanak yağmurda bile üzerlerine yağmurluklarını giyip bisikletle hayatlarına devam ediyorlardı. Gerçekten de şehrin ortasında bile en ufak bir araba gürültüsünün, korna sesinin olmadığı bu huzurlu bisiklet şehrini seviyorduk. Birkaç günlüğüne de olsa orada kanal kenarındaki o evde yaşamak bizi turist gibi değil de daha yerel, orada yaşıyormuşuz gibi hissettirdi.

Şehrin merkezinde yer alan dünyaca ünlü içki üretim fabrikasını (aynı zamanda müze - hani şu UEFA şampiyonlar ligi sponsorlarından) gezdik ve hikâyelerini dinledik.

Amsterdam Sokakları Hep Sanat Dolu Hep Kıpırtılı

Sokak ortasında piyanist bir sanatçının performansını izledik. Kapısında her daim uzun kuyruklar olan Van Stapele isimli ünlü kurabiyecinin kurabiyelerinden yedik… Meşhur Amsterdam peynirlerinden aldık.

Amsterdam’a gelmişken meşhur patatesçi Manneken Pis’te de yememek olmazdı. Amsterdam fine dining konseptli birbirinden kaliteli restoranlarının yanı sıra, muhteşem atıştırmalıklar ve sokak lezzetlerini de bulabileceğiniz bir şehir. Dünyanın birçok ülkesinin yerel lezzetlerini deneyebileceğiniz restoranlar, harika gastronomik deneyimler adeta bu şehrin içinden fışkırıyor.

 

Amsterdam'da ADE haftası her zaman çok iyi bir fikir. Birbirinden güzel anılarla Amsterdam’a bir sonraki sefere kadar veda ettik...